logo

Vahyin sonu mu, ‘tarihin sonu mu?’


Mustafa Çağrıcı
m.cagrici@gmail.com

Bildiğim kadarıyla “tarihin sonu”, Japon asıllı Amerikalı düşünür Francis Fukuyama’nın dünya literatürüne kattığı bir kavramdır. Fukuyama “The End of History?” (tarihin sonu mu?) başlıklı meşhur makalesinde (The National Interest, No. 16 [Summer 1989], s. 3-18), Sovyetler Birliğinin yıkılmasıyla birlikte artık Batı liberal demokrasisinin, üzerinde küresel mutabakat sağlanmış tek ve rakipsiz sistem olarak “tarihin sonu”nu temsil ettiğini ileri sürmüştü. Dayatmacı bir tutumu da yansıtan bu tezin gerçekle örtüşmediği daha şimdiden ortaya çıkmaya başladı ama o başka bir konu.

***

Bana öyle geliyor ki, İslâm dünyasında “tarihin sonu” tezini Fukuyama’dan 1200 sene önce İmam Şâfiî savunmuş, o günden bugüne İslam toplumlarında kurduğu hâkimiyetle bu tezin hem fikir hem uygulama planında yaşatılmasına öncülük etmiştir. Şâfiî’nin koyu muhafazakâr görüşleri hızla yayılmış, hatta başka mezhepleri de oraya çekmiştir. Çünkü konu din olunca insanlar genellikle daha tedbirli ve muhafazakâr davranmaktan yana olurlar. Toplumun bu tavrını yumuşatıp onları gelişme ve dönüşmeye yatkın hale getirecek olanlar ilim ve fikir insanlarıdır. Ancak onların kendileri, dinin ana kaynaklarının tarihe son noktayı koyduğuna inanıyorlarsa onlardan geliştirme ve dönüştürme işlevi beklenemez.

Esasında Kur’ân-ı Kerîm’e ve Peygamberimizin Sünnetine bir bütün ve sistem olarak bakarsak görürüz ki, vahiy son bulmuştur ama tarih devam etmektedir. İslam dini, tarihin sonunu değil, yeni bir başlangıç noktasını işaret eder. Yani Resûlullah, ümmetini yolun sonuna değil, başına koymuştur. Ellerine de tarihin bütün zamanlarında kalplerini hakikatle, ahlaklarını erdemle donatacak, basiretlerini keskinleştirip önlerini ışıtacak iki rehberi, Allah’ın Kitabını ve kendisinin Sünnetini vermiştir. Böylece insanlardan, yolun bu noktadan sonrasını bu iki rehberin ve aklın aydınlığında artık kendilerinin yürümelerini istemiştir. Nitekim ilk Müslüman nesiller, “serbest içtihad dönemi” denilen yaklaşık üç asır boyunca böyle hareket ettiler. Onlar sorunlarını çözerken tabii ki Kur’an’a baktılar, Peygamberimizin ve Müslüman geçmişin tecrübelerine baktılar. Ama aynı zamanda kendi zamanlarının olgularına, şartlarına, ihtiyaçlarına ve insanlığın birikimine de baktılar. Böylece Allah’ın iradesine, dinin ruhuna ve kendilerinin yararlarına en uygun, en doğru ve en ahlâkî çözümleri ürettiler. Yoksa o muhteşem medeniyeti nasıl kurarlardı!

İşte -kanaatimce- Müslümanların son üç-dört asırdır yaşadıkları geri kalmışlık ve onun doğurduğu çilelerin arkasında belirttiğim gibi bir “tarihin sonu” düşüncesi bulunmaktadır. “Neden Müslümanlar olarak, Şafii ve benzerlerini takip eden yüzyıllarda değil de uzun asırlardan sonra bir bunalım çağına girdik?” denilebilir. Çünkü eski zamanlarda bütün dünya bizim gibi düşündüğü, yani kimse bizim önümüze geçmediği için biz de onların geresinde değildik. Ama ne zaman ki dünyanın bir bölümü, yaşanan zamanın, tarihin sonu olmaması gerektiğini görüp, yeni bir tarihi, yeni bir entelektüel dönüşüm sürecini başlattı, işte o zaman tarihin sonunu 632 olarak görmekte direnen bizim dünya geride kalmaya başladı.

**

Şimdi ülkemizde seçimler bitti; popülist söylemler ne işe yaradıysa yaradı geçti. Dört buçuk yıl boyunca seçim derdimiz olmayacağına göre, şu din-devlet, din-siyaset işlerini adam akıllı çalışıp bir hale yola koymamız gerekiyor. Böyle şey olmaz; “din pazarı”nı sahipsiz bulanlar ellerinde ne kadar kadim zamanlardan kalma çalık çürük sözde “dinî” bilgi varsa bu pazara sürüp müşterinin gözüne çekiyorlar. Sahte bal satanlar gibi sahte din satanlar yüzünden yüzlerce senedir ümmetin din sağlığı yerine gelmiyor. İslam toplumlarının çektiği bütün maddi ve zihinsel sıkıntıların temelinde saptırılmış din telakkisi olduğunu, -birçok özelliği sayesinde- görürse bizim toplumumuz görecek, -eğitim öğretimden başlayarak- çözerse bizim toplumumuz çözecektir.

(KARAR)

Etiketler:
Share
308 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...