Son Dakika
Tarihimizin en karmaşık din anlayışının yaşandığı bir kesitinde bulunuyoruz. Çünkü düşüncelerimizin doğru olup olmadığını test edebileceğimiz ne sağlam bir İslam toplumu, ne her yerde görebileceğimiz yeter sayıda örnek âlimler ve örnek yaşayışlar, ne de sağlam bir geleneğimiz var. Bu sonucu öncelikle Müslümanlar hatalarıyla kendileri hazırladılar. Sonra da geriye kalan bütün bağlar devrimlerle birlikte koparılıp atıldı. Her şey gittikten sonra biz de her şeyi yeniden aramaya başladık. Koca bir İslam medeniyetinin enkazında bize ait olan ve olmayan parçaları bulup ayıklamaya çalışıyoruz. Herkes bu enkazdan eline geçirdiği parçayı İslam budur diyerek diğerlerini reddediyor. Sadece reddetmiyor, onlara düşman kesiliyor, enerjisini onları imha etmek için tüketiyor.
Çok net gördüğüm bir hususu sürekli tekrarlarım; Müslümanlar tarihte hep parçalanıp birbirlerine düştükleri için mağlup olmuşlardır. Şimdi kurtulmaya çalıştığımız bu dönemde bile daha enkazın altından çıkmadan kavga etmeye başladık. Bu durum elbette hayra alamet değil.
Tesellimiz şudur; büyük açılımları sağlayacak büyük mütefekkirler hep böyle bunalımlı ortamların ardından çıkmıştır. Yunan felsefesinin ve bizim Mutezilemizin Müslümanların konforunu sarsıp kafalarını karıştırmasından sonra ortaya çıkan, Eşarî, Matüridi ve arkasından Maverdi, İbn Hazm, Cüveyni ve Gazali gibi cins kafalar. Haçlı Seferlerinin İslam dünyasına mağlubiyeti tattırmasından sonra ortaya çıkan Razi, Salahattin Eyyubi gibi ulaşılması zor zirveler, Moğol istilasından sonra ortaya çıkan İbn Teymiye, İbn Kayyim, İbn Haldun, Şatıbî gibi mütefekkir âlimler hep böyle sarsıntılı zamanların ürünüdürler. Bugünkü bu karmaşanın da ürünlerini vereceği muhakkaktır. Tarihten ders almamız ve aklımızı başımıza toplamamız bunu hızlandırabilir.
Görebildiğim kadarıyla bugün Müslüman ‘aydının’ ötekini eleştirebilecek yeterli donanımı henüz yok. Bu sebeple öteki haline getirip vurabileceği kesim yine Müslümanlar kalıyor. Bu konuda o kadar çok malzeme var ki, başka bir öteki aramaya gerek bile kalmıyor. Her gün yeni fikirler, yeni İslam anlayışları, ideoloji anlamında yeni mezhepler ortaya çıkıyor. Bunların benzerleri tarihte
fırak-ı dâllenin en aşırısı sayılıp, artık tekrar dirilmez diye çöpe atılmış, ama bunlar onlardan daha da aşırı.
Şimdi böyle bir vasatta, medyanın da körüklemesiyle bu fitne büyüyor ve yaygınlaşıyor. En uç ya da en zararlı diyebileceğiniz düşünceler ve bu düşünceleri üretenler iki şekilde reklam ediliyor. Birincisi, Müslümanlar arasındaki bu cebelleşmenin onları kendi içlerinde bitireceğini keşfeden ‘ötekilerin’ körüklemesi, Müslümanları horoz dövüştürür gibi birbirilerine karşı kışkırtması. İkincisi de, öyle ya da böyle ortaya çıkan bozuk görüşlere karşı dindarlar tarafından gösterilen cılız, yetersiz, düşünceden ve ilmîlikten uzak, daha çok hakarete, suçlamaya ve karalamaya dayalı tepkiler. Böyle tepkiler yanlış yolda olduğu düşünülen kişi ya da görüşün yanlışlığını ortaya koymaktan çok, onu reklam edip büyütüyor ve daha büyük kitleler tarafından kabulünü sağlıyor. Çünkü insanlar bu kavgaları kendilerindeki bir bilgiye dayalı olarak, akıl terazisi ile değil, maç izler gibi izliyor ve bazen nedenini bile fark edemediği psikolojik dürtülerle bir tarafı tutup diğerini atıyor. ‘Öldürmeyen her darbe güçlendirir’ sözü unutulmamalı.
Bu arbededen daha çok yara almamanın, daha çok zarar etmemenin yollarını akıllıca düşünmeliyiz ve kendimizden başlayarak bu kan kaybına engel olmalıyız. Dindar gençliği ümitsizliğe, boş vermişliğe, nihilizme ve arkasından deizme götüren sebeplerden biri ve belki de en önemlisi bu. Gençlerin hiç biri bu horoz dövüşüne kendi bilgi ve aklıyla hakemlik yapabilecek, sonuçta da sağlam bir karar verebilecek durumda değil. Böyle bir kargaşada tek yapabileceği şey oyuncuların kıvraklığına, defansına, performansına bakarak bir tarafı körü körüne tutmak, ya da boş verip hepsini bırakıp bir kenara çekilmek.
O halde oturup meselenin neresinde olduğumuzu, konumumuz itibariyle bize düşenin ne olduğunu tespit etmemiz ve boş verip yok olmaktansa bir şeyler yapmamız gerekiyor. Yapabileceğimiz işlerin başında sanırım ideolojik olmayan sağlam bilgi elde etmek gelir. İdeolojik bilgiden kastım şudur. Belli fırkaların kendi anlayışlarına göre seçip asabiyetle savundukları ve başka doğrunun bulunmadığını sandıkları bilgilerdir.
Sözünü ettiğimiz sağlam bilgiye iki yolla ulaşabiliriz. Birincisi ve öncelikli olanı İslam’ı bir bütün olarak anlayıp yaşayan ahlakı güzel örnek âlimlerin rahle-i tedrisi. İkincisi yine böyle insanların seçip tavsiye edecekleri kitapları bolca okumak. Bu konuda kendimize şöyle bir kota koyabiliriz. Seçme iki üç yüz kitap okumadan karar vermeyeceğim ve başkalarıyla tartışmayacağım diyebiliriz. Hadi Bismillah diyelim.
(YENİ ŞAFAK)
Yorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR