logo

14 Haziran 2019

‘Tam iffetli olacağız bir gülme geliyor’


Faruk Beşer
f.beser@gmail.com

Feminizmin bugün geldiği, daha doğrusu getirildiği noktanın toplumsal cinsiyet eşitliği olduğunu söylemiştik. Hepimiz belli bir cinsiyette doğuyoruz ama bu cinsiyetle ilgili rolleri kim belirliyor, diye soruyorlar. Sahi, kim belirliyor?

Bir üretim hatası olarak mı insanlar kadın ya da erkek doğuyorlar? Bu bakış açısında, sanki yaradılışta bir hata oluşmuş itirazı saklıdır. Bir hata var ama biz bu hataya bakmayalım, biz yine her iki cinsi tam eşit sayalım ve toplumdaki iş bölümünde kişinin kadın ya da erkek olmasına hiç bir ayrıcalık tanımayalım. Haşa, bu ayıbı yapan utansın. İsimde, cisimde, giyimde, iş bölümünde, hitap tarzında, cinsel eğilimlerde ve benzeri şeylerde bu hata sebebiyle şimdiye kadar oluşan kültürel ve ‘inançsal’ farklılıkları tamamen ortadan kaldıralım ve yok sayalım. İşte Feminizmin son aşaması olan toplumsal cinsiyet eşitliği budur. Sanki biz kazanmamıza ve zevklerimize bakalım, nerede hangisi işimize yararsa orada onu kullanalım der gibidirler. İşte bunu da yine kadınlar değil, dünya sermayesini ve buna bağlı olarak dünya siyasetini elinde bulunduran o ‘eşitlikçi’ erkekler yapıyorlar. Bu iki küresel erki elinde bulunduran bu küresel aktörlere bakın bakalım, içlerinde kaç tane kadın bulacaksınız? Varsa onlar da yine erkeklerin bu çıkarlarını daha iyi gerçekleştirdikleri oranda ve konumda birer aparattan ibarettirler.

İşte bu iki erk bu gücü sürdürebilmek için başta dinler olmak üzere Allah’a baş kaldırı, ailenin, geleneklerin, inançların ve kültürlerin yok sayılması ve görünürde sanki istenilecek bir hedefmiş gibi herkesin modernleşmesi, yani Batılı gibi olması için çaba gösteriyor, Feminizm de bu amaca hizmet edecek şekilde farklı sürümleriyle piyasaya sunuluyor. Bunun için bazı cahil ve ezik müslüman kadınları, hatta erkekleri de kullanıyorlar. Biz, Müslüman Feminist olabilir mi, diye sorunca tesettürlü entel bir bayan, ‘hocam, asıl müslümanlar feminist olmalıdır’ diye bana cevap yazdı. Bunu neden söyleme ihtiyacı duyuyor? İslam toplumlarında da kadın karşıtı hareketler, kadına şiddet, kadının hukukuna tecavüz diz boyu. Evet, bunlar var ve yok edilmeli, bunda şüphe yok. Ama bunlar İslam’dan mı kaynaklanıyor, ya da bunları Feminizm mi halledecek?

Biz de bu olumsuzlukların var olduğunu kabul edelim, sonra da sebebini ve giderme yollarını arayalım. Göreceğiz ki, kadını ezilmekten ve erkeğin maskarası olmaktan kurtaran yine İslam’dır, Feminizm değildir. Ancak bugün Müslümanların yaşadığı hali İslam sanmayalım. Toplumdaki ahlak ne kadar İslam ise kadına ve erkeğe bakışımız da ancak o kadar İslam’dır.

Dünyayı bütünüyle yutsa doymayacak olan bu küresel güç sahipleri, biyolojik olarak erkek olsalar bile, bütün bir ferd-i manevi olmaları itibariyle tıpkı toplumsal cinsiyet gibi erkek ya da kadın olmayan frankeştayn gibi ucube varlıklardır. Bunlar sadece Feministleri değil, sözde hayvan severleri, yeşilcileri, çevrecileri, hatta barış gibi herkese munis gelecek kavramları ve araçları da kullanırlar. Bu hareketlerin isimlerine değil, hangi amaçlarla, kime karşı ve ne zaman ortaya çıktıklarına bakılırsa mesele anlaşılır.

Bunları yazarken aklıma Feminist hareketlerin gösterilerde kullandıkları sloganlar geldi. Küçük bir tarama yapınca şunlarla karşılaştım:

‘Aile dışında hayat var’, ‘Kadınım feministim eşcinselim’, ‘Seks işçisiyim sendika istiyorum’, ‘Namus mu? Kirletmeden duramam’, ‘Kısmetimi buldum evlenmiyorum, hamile kaldım doğurmuyorum’, ‘Tam iffetli olacağız bir gülme geliyor’, ‘Fetva Diyanet’in bu hayat bizim’, ‘Fahişeyim feministim’, ‘Kötü yola düştüm böyle iyiyim’, ‘Gece sokağa çıkarım kızlı erkekli yaşarım, iffetsizim sana ne’, ‘Bedenimiz hayatımız kararımız bizim, aileniz sizin olsun’.

Başı kapalı feministlerin bir eylemindeki iki pankart özellikle dikkatimi çekti: ‘Saadet Feminist eylemde’, ‘Allah mısınız, aileniz batsın’. Yine bir başka başı kapalı Feministler eyleminde: ‘Namus bizden korksun, babalar bizden korksun’ diye yazılı idi. ‘Yuvayı kuran dişi kuş olmayacağız’. ‘Bağ benim belletirim…’ diye çok çirkin ve hayvanlardan dahi utanılacak sloganları vermekten hayâ ettiğim için onları almadım. ‘Aile değiliz kadınız’, ’Rahmimiz bizim, sezaryen de oluruz kürtaj da’…

Sloganlar bu minval üzere devam ediyor. Bunların tesadüfen böyle seçildiğini düşünebilir miyiz? İyice bakılırsa asıl hedefin din ve aile olduğu çok açık görülür. Ne yazık ki, bizim cenahtan da bu amacı dolaylı da olsa destekleyen kadın kuruluşlarımız var. Üzülmemek elde mi?

Etiketler:
Share
412 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...