logo

05 Eylül 2019

Şûle Yüksel: Edebiyattan olmayanın edebiyatı


D.Mehmet Doğan
m.dogan@gmail.com

Şûle Yüksel hanıma rahmetler diliyorum. Sürüp gidene karşı çıkan, kadın cenahında kendine göre örnek oluşturan ve böylece bir dönüşümün öncülüğünü üstlenen bir hanımefendi idi…

Eskiden “aktivist” filan yoktu, okur yazarlık esastı. Yazılmayan, “mestur olmayan”, kitaplaşmayan pek ciddiye alınmazdı. Şûle hanım gazete yazarı olarak göründüğü gibi, bu minval üzere “roman” da yazdı. Gazete yazarlığı için söylenecek bir şey yok, fakat “romancı” mı idi?

Ona “romancı” demek, haksızlık olur; kendisi de “romancı” olarak anılmak istememiştir zannımca. Onun edebiyat yapmak için Huzur Sokağı’nı yazdığını söylemek yanlışı büyütmek olur. O fikrini sözle anlattığında hatib olmadığı gibi, bu şekilde ifade ettiğinde de romancı olmadı. Fakat edebiyatın yapamayacağı şeyler yaptı, bunun için her vasıtayı kullandı.

“Huzur okuyucusu olarak Huzur Sokağı’nı okumadım, okuyamadım” desem yanlış olmaz. Zaten Şûle Hanım’ın edebiyat okuyucuları ile işi yoktu. Daha geniş kitlelere, bilhassa kadınlara, genç kızlara ulaşmak istiyordu. Derdi vardı ve onlara derdini, dâvasını anlatmak istiyordu. Bunu yaptı ve başardı da. Huzur Sokağı edebiyattan olmayanın edebiyatıdır!

Şûle hanımın kitabını okumadığım gibi, şahsî bir tanışıklığımız da olmadı. Bu gerekli mi idi? Ortak zeminlere rağmen bunun olmaması gariptir sadece, yoksa mecburiyet yoktur.

Kitabını okumadım, dedim ama Birleşen Yolları seyrettim. Yücel Çakmaklı’nın bu filmi bir Huzur Sokağı uyarlamasıdır. Dönemin ünlü oyuncuları ve Yeşilcam’ın teknik altyapısı ile gerçekleştirilmiş güzel bir temaşa eseridir. Sinema kitlelere mesaj vermek için edebiyattan daha elverişli gibi gelir bana.

Şûle Hanım, Cumhuriyet ideolojisinin kadınlar üzerinden dindarlar üzerinde tehdit oluşturmasını sekteye uğratan bir başlangıç yapmıştır; gerçek anlamda gedik açmıştır. Vefatı üzerine Cumhuriyet gazetesinin manşeti bunun ifadesi olarak okunmalıdır.

Cumhuriyet’in kadın üzerinden dayattığı tezler zamanla parlaklığını yitirmişse, bunda Şûle hanımın payı önemlidir. Kadınlar hakkında erkeklerin ahkâm kesmesinden, bizzat kadınların kendi hükümlerini koymasına geçiştir bu.

Bir hareketin başlangıç safhası ile gelişme tarzı ve sonuçları farklı resimler ortaya koyabilir. Şûle Hanım, kendi başlangıcının bir mücadeleye dönüşmesinden memnun olmuştur şüphesiz. Şehirli dindarların 1980’lardan itibaren yüksek öğrenim gören çocuklarının hikâyesi Cumhuriyet’in kadınları okutmak masalını, kadın özgürlüğü efsanesini çürüten bir süreçte gelişti. “Kadınlar yüksek tahsil yapmalı ancak bizim gibi düşünenleri, hayat tarzı bizim gibi olanları…”

Türkiye’nin siyasî tarihi son yirmi yılda hızlı bir dönüşüm yaşadı. Tek parti ideolojisi 28 Şubat’taki bütün diriltme hamlelerine rağmen zamana direnemedi. Bir “mağlubiyet ideolojisi” olarak gereğinden uzun sürmüştü zaten. Onun zihin hasarları onarılmadan yaşanan dönüşüm, yerine konulması gerekeni de belirledi. Bugünün manzarası ancak böyle ifade edilebilir.

Şûle Hanım hayattan çekilirken öncülük ettiği mücadelenin böyle bir seyir takip etmesinden mutlu muydu? Kendisiyle yapılan konuşmaya bakılırsa, başörtüsü üzerinden yürütülen mücadelenin geldiği nokta onu huzursuz ediyordu. Görünen o ki, şekil üzerinden yürütülen mücadele kendi özünü oluşturamamıştı. Mücadele iken değerli olan, sonuç alındıktan sonra hızla değersizleşmişti.

Son yıllarında Huzur Sokağı’nın dizi olduğunu da gördü, Şûle Hanım… Huzur Sokağı dizisi dindarların değişimini, bütün çıkmazlarıyla özetleyen bir örnek olarak büyük bir televizyonun bir zaman aralığını doldurdu. Artık ne “islâmcı”lar o islâmcı idi, ne sokak o sokaktı ve ne de huzur o huzurdu…Bir hidayet romanının sonu böylece yazılmış oldu.

(KARAR)

Etiketler:
Share
349 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...