logo

Sen misin yorgun?


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

“Yorgunum” dedin. Her hikâyenin “yorgunlukla” bitmesi gerektiğine dair o anlamsız inancı nereden edindiğini bir kez bile düşünmeden, elindeki bıçağı sapladığın yerin kanayacak olmasını umursamadan, birini öldürmeyi öylesine telaşsız, öylesine soğukkanlı şekilde başarabilmenin katillikten başkaca bir anlam taşımayacağını hesaba katmadan durdun ve öyle dedin işte: “Yorgunum.”

Bu kelime, aslında kelime değil, bu cümle üzerine düşündüm. İlk ulaştığım sonuç şu oldu. Yorgundun ve yorgun olman sana yalnız kalma hakkını doğal olarak veriyordu. Burada böylece her şeyi yüzüstü bırakma hakkın oluyordu yorgun olarak.

Eh, kim olsa anlayış gösterirdi yani. Kim olsa “madem bunca yoruldun ve madem yalnızlık yorgunluğuna iyi gelecek. Peki” deyip başını eğer, usul usul yürürdü.

Fakat şu kadarını fark etmem çok uzun sürmedi. Yalnızlık insanın yorgunluğunu azaltmaz, artırır. İnsanın yorgunluğunu yine ve kesinlikle bir başka yorgun anlayabilir ve alabilir böylece o yorgunluğu. Hem insan insanın zehrini de alır. İnsan insanın gönlünü de…

Tekrar düşündüm o cümle üzerine. Belki de şuydu değil mi? Sen yorgundun ve yorgunluğunun sebebi üzerine uzun uzun düşünerek, seni yoranın kim olduğunu buldun ve ona dedin ki: “Yorgunum.”

Evet ve elbette olabilir, başa gelebilir bir şeydi bu. Seni yoruyor olabilirdim. Yorgunluğunun sebebi olabilirdim. Bilerek ya da bilmeden… Bilerek olsa sıkıntı büyük tabii… Fakat bilmeden bile olsa ne fark eder? Sonuçları bakımından değişen ne var ortada? Hiçbir şey.

Hayır. Seni yormuş olamam. Çünkü aramızdaki kelimenin ne olduğunu gözlerin gözlerime her uğradığında, tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde apaçık, yüzyıllardır orada duran tozlu bir heykelin varlığını bildiğim gibi biliyorum. “Üç harf, beş nokta” dermiş eskiler. Üç harf beş nokta… Mecnun’un Mushaf’ı hatmedememe nedeni… Yunus’un “kıymetli, hürmetli, devletli, hikmetli, firkatli, kuvvetli, key odlu, lezzetli” dediği. Niyazi Dede’nin “derdine düşen şahın tahtı tarumar olur” diye vasfettiği. Zarifoğlu’nun “bacın da bazlama yağlasın” diye tanımladığı. Özel’in üzerine ondan başka muska takmadığı… Ve en nihayet Erdem Bey’in “bir adı da yorulmamaktır” diye tarif ettiği.

Seni yormuş olamam çünkü aramızdaki kelimenin bir adı da yorulmamaktır. Seni yormuş olamam. Seni yormamak için kendimi yorduğum vakidir belki amma başka türlüsü olmaz, olabilemez.

Yine düşündüm o cümleyi. Sonra vazgeçtim düşünmekten. Kafamı duvarlara çarpa çarpa koştum şehrin labirentlerinde. Ben şehirde mi koştum yoksa şehir bana mı koştu? Bilemedim.

Böylece ettim sabahı.

Terliyim kusura bakma. Dokunsan düşecek kadar bitkinim kusura bakma.

“Yorulma” demeye geldim kapına.

Yorulma.

Aramızdaki kelimeye kıyma.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
361 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...