logo

25 Kasım 2018

Savaşın ve barışın kilidi


Rasim Özdenören
riozdenoren@gmail.com

Besbelli, özelde Ortadoğu’da, genelde küresel düzlemde dünya sistemi yeniden yapılandırılıyor.

Hâlihazırdaki çaba bu yeni yapılanmanın savaşımıdır.

Dünyanın dengesi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra değişti. Daha açığı altüst oldu… Değişti kelimesi olan biteni açıklamada eksik ve aciz kalıyor.

Dünya sisteminde Osmanlı Devleti denklem dışına itilince barışın dengesi de istikrarını yitirdi.

Halen, adı konulmamış üçüncü dünya savaşının koşullarını yaşıyoruz…

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı’nın yerine geçtiği farz edilen şimdiki Türkiye yaklaşık 80 yıl kendine biçilen role sadık kalmaya çalıştı. Zaman zaman içine sindirmekte zorlandığı olsa da…

İngiliz tarihçi Arnold Toynbee’nin görüşünü göz ardı etmemek gerekiyor. O, 1962 yılında Ankara’da DTCF’nde verdiği bir konferansta Osmanlı Devleti’nin parçalanmasının henüz bitmediğini, devam ettiğini söylüyordu (Toynbee, Tarih Üzerine İki Konferans, çev. Özcan Başkan, İst. 1962).

Osmanlı Devleti’nin terekesini elbette günümüz Türkiye’sinin sınırlarıyla mahdut ve mukayyet görmemek gerekiyor. Onun, tarihte ulaştığı en uç sınır dikkate alındığında adı geçen tarihçinin öngörüsünün isabetini teslim edebiliriz.

Halen tüm dünyanın Osmanlı’nın terekesini paylaşma kavgasını sürdürdüğü ortada… Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da, Filistin’de, Asya’da, Afrika’da vb. sürdürülmekte olan iç savaş şartları olsun, dış müdahaleler olsun söz konusu savaşımın tecelli ettiği alanlar olarak öne çıkıyor… Adı geçen ülkeleri Osmanlı’nın terekesi telakki ettiğimizde Toynbee’e hak vermekte zorlanmayız.

Bu savaşımda Türkiye de kendine düşen misyonu üstlenmenin çabası içinde… Osmanlı’nın terekesi üstünde herkesten çok o, hak sahibi…

1920’den sonra –zaman zaman silkinme emareleri gösterse de- genelde yaklaşık 80 yıl sahibi olduğu hakları dermeyan etmekte çekingen davranmış olsa bile, bu işin sürgit böyle gideceği elbette beklenmemeliydi. Nitekim günümüz Türkiye’si halen siyasal ve toplumsal düzlemde dengedeki yerini istirdat etme bilincine sahip çıktığını kanıtlama çabasında…

Milenyumun arifesinde dünya küresinde üç veya dört güçten birinin egemenliğinin başat olacağı söyleniyordu: ABD, AB, Japonya veya muhtemelen Çin…

Her genellemenin bir dizi istisnasının imkân dâhilinde olabileceğini hesaba katarak belirtmeliyiz: Türkiye, halen yeni dünya düzeni içinde kurmaya çalıştığı diplomatik koalisyonlarla yerini belirlemeye uğraşırken, bir yandan da yeni yapılanmanın mimarisinde pay sahibi olduğunu kabul ettirmeye çaba gösteriyor.

Türkiye reel politikanın icaplarını dikkate alırken temas halinde olduğu ülkelerin de onun bu konumunu dikkatten uzak tutmadıkları görülüyor. Türkiye, hâlihazır konumuyla küresel düzlemde yüklenmek istediği misyon muvacehesinde savaşın kilidi olduğu gibi barışın kilidi olarak da işlev sahibi olduğunu ve olacağını gösteriyor.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
375 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...