logo

Ölüm: O büyük eşitlik şarkısı


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

Geçtiğimiz pazartesi gün Ankara’daydım. Biraz alelacele, biraz apar topar oldu yolculuğumuz çünkü epeydir kanser illetiyle boğuşan eniştemizin vefat haberi geldi. Allah rahmet eylesin, dimdik yaşamış, çok güzel bir adamdı rahmetli.

Bir kere daha yazmıştım. Ölüm, bu topraklarda büyük bir kabulleniş biçimidir. Cenaze evine yemek götürülmesini ve bu yemeklerin o evde birlikte yenilmesini “iğrenç” bulan yeni nesil ahmakları saymazsak bu kabulleniş, toplumun her kesimi için böyledir. Bize hayatı hatırlatan en basit etkinliği yerine getirir ve yemek yeriz. Üstelik “acıyan yerimiz başka, acıkan yerimiz başka” diyerek yaparız bunu. Başka ne yapsak, başka ne eylesek üstesinden gelemeyeceğimiz ölümü, yan yana dinelerek, sohbet ederek, salavat getirerek, Kur’an okuyarak, birlikte yemek yiyerek atlatırız.

Fakat bugün size başka bir ölüm manzarası anlatmak niyetindeyim.

“Cenaze, öğle namazını müteakip Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilecek” denildi. Bu devasa mezarlığın zagonunu bilen akrabalarım tarafından şiddetle uyarıldım. “Arabanı camiden olabildiğince uzağa park et, öğle namazını olabildiğince arka saflarda kıl.”

Tahmin ettiniz tabii. Çok kalabalık oluyormuş öğle ve ikindi namazlarında mezarlığın camisi. Çıkışta arabayı çıkarıp da definin yapılacağı mezarlığa yetişememe durumu bile oluyormuş kalabalık nedeniyle.

Eh, akraba sözü dinledim elbette. Arabayı uzağa park ettim; namaz yaklaşınca da son cemaat yerine, ayakkabılıkların hemen önüne çöktüm.

On beşe yakın cenaze kalktı o gün Karşıyaka Mezarlığı’nın camisinden. Birbirinden farklı, belki de birbirine hiç benzemeyen on beş insan verildi toprağa. Ölüm onları eşitledi böylece. İmamın önüne geldiklerinde imam “bu kimdi” diye sormadı hiç kimseye. “Er kişi niyetine” yahut “hatun kişi niyetine” diyerek kıldırdı namazları.

Defnettiğimiz toprak da sormadı “bu kimdir” diye. Son derece olgun ve toprak olmanın vakarına yaraşır vaziyette, kim olurlarsa olsunlar, kabul etti ölüleri bağrına.

“Ölüm: O büyük eşitlik şarkısı” cümlesini bu noktada ve defnedilen cenazeler üzerinden düşünmedim yine de. O cümleyi daha önce, öğle namazını kıldığım camide düşündüm.

Görebildiğim kadarıyla hepimiz eşittik o camide. Cenaze namazı için saf tuttuğumuz avluda ise çok daha fazla eşittik. Hiç kimsenin kim olduğuna dair bir fikrimiz, bir merakımız yoktu. Yanımızdakiyle omuz omuza verip ölmüş birine son vazifemizi yapmak dışında hiçbir beklentimiz yoktu birbirimizden. Ölüm, hepimizi kısa süreliğine de olsa eşitlemişti işte. Ölüm karşısında hissettiğimiz derin çaresizlik duygusu ve teslimiyet bir kez daha hepimizi “aynı insan” yapmıştı. Ne malını mülkünü, ne siyasi görüşünü, ne dine bakışını, ne hayat algısını, ne mesleğini; hiçbir şeyini ama hiçbir şeyini merak etmemiştim omuz omuza bir acizliği paylaştığım adamın.

Şöyle düşündüm. İnsan, ölümle karşılaştığında yaşadığı eşitlenme duygusunu hayatının bütününe yayabilse ömrünü evliya olarak tamamlar.

Oysa öyle değiliz işte. Düğünde, askerde, okulda, işte, siyasette hiçbirimiz, hiçbir anda “en nihayet hepimizi ölüm eşitleyecek” cümlesini getirmiyoruz aklımıza. Üstünlük duygusu ve kibir bizi ayırıyor birbirimizden her seferinde. “Doğmuş ve ölecek olmanın mutlak eşitliği” aklımızın ucundan bile geçmiyor.

Hadi safça söyleyeyim şunu. Doğmuş ve ölecek olmanın mutlak eşitliği “yaşanılır” hale getirebilir ancak dünyamızı. Hz. Ali, bu mutlak gerçekliği hepimizden önce fark ettiği için yazmıştır belki de o mektubu… “Unutma ki insanlarla iki bakımdan eşitsin. Birincisi, aynı anadan ve babadan doğmuş olmanın, yani insan olmanın eşitliğidir” diyerek başlıyordu valisine gönderdiği mektup.

43 yaşındayım artık. Yorgun ve bezginim çeşitli gerekçelerle. Hayatımın bundan sonrasını “doğmuş ve ölecek olmanın mutlak eşitliği” fikrine kafa yorarak geçirsem ve başkaca da hiçbir şey yapmasam zannederim çok doğru bir şey yapmış olurum.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » »
Share
399 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...