logo

O program çekilirken


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

Odayı altüst ettik. Bir labirent oyunu oynar gibi, o masayı buraya, bu koltuğu şuraya derken çeyrek saatte “buraya üç kişi sığar, kamera da şuradan çekim yapar” kıvamına geldik.

Aslında dört kişiydik. Ama alanımıza dört kişinin sığmasına imkân yoktu. O yüzden üç kişiye indirdik programı. Katılımcıları sürekli değişecek, dördüncü kişi telefon bağlantısı yaparmış gibi kenarda oturacaktı.

O meşhur, meşhur olduğu kadar da bayat soruyu sordu arkadaşlardan biri: “Ne konuşacağız?”

Size bir sır vereyim. Ben bu sorudan nefret ederim. Birazdan başlayacak bir muhabbet öncesi, çay ocağında çayları söylemeden hemen önce, “eee, ne konuşacağız?” diye sorsa arkadaşlarınızdan biri “nasıl la ne konuşacağız, muhabbet edeceğiz işte” demez misiniz? O halde niçin, araya kamera girince ne konuşacağımızı merak edelim ki? Çayları söyleyelim, muhabbeti demleyelim, rüzgâr bizi nereye götürürse oraya doğru akalım. Akalım ki sözün uçurtması süzülsün nazlı nazlı o rüzgârla.

Kamera kayda girdi. Başladık muhabbete. Kıkırdadık, güldük, gülümsedik, birimiz öksürdü onu çok komik bulduk. Dördüncümüz yandan muhabbete bağlandı, onu da…

“Ne konuşacağız?” endişesiyle başlayan program “amma çok şey konuştuk” diyerek, planladığımız süreyi de epeyce aşarak bitti.

Fakat size anlatmak istediğim şey bu değil.

Program çekilirken ben sürekli “dört dostun dokunulabilir neşesi” isimli bir şiir yazmanın hayalini kurdum. Belki şöyle başlardı: “o duvarın önündeki bizdik ve bir Balkan havası.” Yahut belki de şöyle: “sahih gülümsemeler diyarında argın dört akıncı at mahmuzluyoruz” Hatta belki de şöyle: “arkadaştık, tüm yorgunluklardan sonra gülümsüyorduk.”

Başlamadı. Başlamadım daha doğrusu. Yazmayacağım yani o şiiri. Ama o şiirde ne demek istiyorsam burada onu demeye çabalayacağım.

Arkadaşlık, dahası dostluk her şeyden önce bir “neşe” üretir, üretmelidir. Ergen sululuğunu, yetişkin iğnemelerini, yaşlı alaycılığını kastetmiyorum. Dolaysız, dolayımsız, doğrudan ve dokunulabilir bir neşe üretebiliyorsanız dostluk vardır masada.

Neşeyi paylaşmayı beceremeyen insan, hüznü de paylaşamaz, acıyı da… Birlikte neşelenmeyi başaramadığınız birine hüznünüzü de, acınızı da anlatmak istemezsiniz. Elinizden gelmez…

Programda ne konuştuğumuzun neredeyse hiç önemi yoktu. O eşsiz anda, dört dost olarak bir “neşe odası” oluşturduk ve orada, dünyada bizden başka kimse yokmuş ve dünyanın var kalabilmesinin yegâne yolu bizim o neşeyi sürdürebilmemizmiş gibi biteviye muhabbet ettik, hepsi bu.

Çalışılmış kahkahanın, öğrenilebilir hüzünlerin, pazarlanabilir acıların profesyoneli değil, hayatın ta kendisinin amatörü olarak kamera kayıttan çıktığında da sürdü neşemiz.

O dört kişinin Yusuf, Furkan, Aykut ve İsmail olduğunu iddia edenler olacaktır. İnanmayın onlara. İsimlerinin öyle olması meseleyi değiştirmez çünkü.

Üstelik eli artırıp “bunlar ‘Burada Kalalım’ isimli bir youtube kanalı açıyorlarmış, ona da ‘Kusurlu Rüya’ isimli bir program yapıyorlarmış” diyenler de olabilir. Ona da şimdilik itibar etmeyin. Zira henüz yeni çektik Kusurlu Rüya’yı, daha yüklemedik. Hem zaten, youtube kanalının ismini “her şey olgunlaşmadan” verdiğim için “top geçer adam geçmez” performansıyla Nijeryalı defans oyuncularına rahmet okutan Furkan Bey’le kavga çıkar aramızda. O yüzden Burada Kalalım kanalını arayıp bulsanız, oradaki şiir kliplerini falan izleseniz bile en azından Furkan’a söz etmeyin bundan. Aramızda…

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
429 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...