logo

İslâm Düşünce Enstitüsü ve ihtilâf ahlâkı


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

Ankara merkezli olarak kurulan ve bünyesinde son derece heyecan verici işlere imza atılacağını düşündüğüm İslâm Düşünce Enstitüsü projesinin detaylarını dinlemek üzere Mehmet Görmez Hoca’yla bir araya geldim birkaç gün önce.

Hoca, her zamanki vizyonuyla enstitünün öncelikli hedefinin çok önemli iki mesele ile ilgilenmek olduğunu ifade etti nedenleriyle birlikte. Bu meselelerden ilki usul, ikincisi ise makâsıd. Yani “dini ilimlerin ilim üretme yöntemi” ile “dinin gayesinin anlaşılması” meseleleri.
İslâm dünyasının geçmişte karşılaştığı tüm meydan okuma ve tehditleri usul konusunda yaptığı ataklarla karşıladığını anlatan hoca, bilhassa Tabiin ve Tebe-i Tabiin asırlarını, Endülüs tecrübesini, Moğol ve Haçlı saldırıları dönemini örnekledi. Cüveyni ve İmam Gazâlî’nin nasıl bir mevzi oluşturduğundan bahis açtı.

Usul, yani “dini ilimlerin üretilmesinde yöntem” meselesinin hayatiyetini tam merkeze çekecek bir çabayı niçin desteklememiz gerekiyor peki? Çünkü usulün asl’a mukaddem olduğunu öğretti bize bütün bir İslâm düşüncesi tecrübesi. Hatta eli artırarak konuşmak gerekirse usul olmadan asl’ın var olamayacağını söyledi.

Bugün içine sıkıştığımız sarmalda, hatta cenderede “usul bilmeden asl’a dair konuşan, hatta asl’ın yegâne sahibinin kendisi olduğunu düşünen” isimlerin payı büyük. “Bu sonuca hangi usulle ulaştınız?” sorusunun cevabı en iyi ihtimalle “bilmem kimin kitabında yazıyor”, genelde de “anlatsam anlayacak mısın?” yavanlığıyla karşılanıyor bu isimler tarafından.

Usul yoksa bütün olumsuz çağrışımlarını hesaba katarak söyleyelim, “eklektik bir asıl anlatısı” çıkıyor ortaya. Bir örnekte Âhâd Haber’le ‘asıl’ anlatısı kuran adam, diğer örnekte “Âhâd Haber’le amel edip etmemek ihtiyaridir” diyerek saçma sapan bir zihinsel çelişkiye düşüyor meselâ.

Hal böyle olunca İmam Azam’ın “kişinin lehinde ve aleyhinde olanları bilmesidir” diyerek tarif ettiği Fıkıh başta olmak üzere bütün dini ilimler “karmakarışık bir kafa karışıklığı”ndan bir adım ileriye gitmiyor, gidemiyor. Lehimizde ve aleyhimizde olanları salim bir kafayla tespit bir yana, en temel itikat ve kelâm meselelerinde, en önemli dini kaynaklarımızdan biri olan Hadis meselesinde, Tefsirde, ahlâkta vesaire muazzam bir kakafoni teslim alıyor zihnimizi. Neredeyse, din konusunda konuşan insan adedince din anlatısı çıkıyor ortaya.

Umudumuz odur ki Mehmet Görmez Hocanın idaresinde hayata geçecek İslâm Düşünce Enstitüsü en azından bu usulsüzlükleri ortadan kaldıracak bir inisiyatif geliştirir ve en azından din konusunda zihnimizi bir miktar da olsa sağaltmaya ve sağlıklı hale getirmeye önayak olur.

O günkü bir araya gelişte Görmez Hoca’nın hatırlatmasıyla bir kavramı yıllar sonra gündemime almanın da mutluluğunu yaşadım: İhtilâf ahlâkı.

Hoca, özelde Türkiye’de, genelde de tüm İslâm dünyasında “ihtilâf ahlâkı” kavramının rafa kaldırıldığından bahisle bunun son derece kısır bir düşünce evreni oluşturduğuna da dikkat çekti. Bu da doğrudan usul ile ilgili bir mesele elbette.

Hadi kendimi de gram dışarıda bırakmadan şunu cesaretle yazayım: İhtilâflı olduğumuz meselelerde “fikirlerle ihtilâf etmek ve cedelleşmek” yerine “kişilerle ihtilâf edip kavga çıkarmak” daha kolayımıza geliyor. Bugün Türkiye’de Kur’ân’ın nasıl anlaşılacağı meselesinde ciddi paragraflar, yazılar, yaklaşımlar okumak yerine bilmem kimin ettiği laflar üzerinden magazin kavgası yürütmeyi “iş yapmak”, “fikir üretmek”, dahası “Allah’ın dinini savunmak” zanneden bir ilmî vasatın asıl nedenini “ihtilâf ahlâkımız” olmamasında aramamız gerekir.

Argüman ve magazin üretmek yerine “ilim” üretmeyi tercih edenlerle ilerleyeceğiz nereye ilerleyeceksek. Usulsüzlük ve ürettiğimiz kavga dili bizi paçalarımızdan aşağı çekiyor. Paçalarımızdan aşağı çekildikçe tartışmanın da, ilmî üretimin de seviyesi yerlere düşüyor.

Belki bu meseleyi daha da derinine konuşmamız gerekiyor önümüzdeki dönemde: “İhtilâf ahlâkı.” Fakat “böyle meseleleri konuşacak bir kültürel-dini vasatımız var mı” sorusuna göğsümüzü gere gere “evet var” cevabını veremiyor oluşumuz da bizim büyük çaresizliğimiz işte.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
298 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...