logo

09 Haziran 2019

Hanzale hadisi


Hayrettin Karaman
h.karaman@gmail.com

Namazda huzur, “namaz ibadetinin bilincinde olmak, başka bir şey düşünmemek, zihnin ve kalbin yalnızca Allah ile meşgul olması” demektir. Huşû ise “bu şuurun insana vereceği manevi saygılı duruş, haz, vecd ve heyecandır”.

Hiç şüphe yok ki, namazda ne kadar huzur ve huşu varsa -suret ve hakikat, şekil ve muhteva, dış ve iç olarak- o kadar namaz vardır.

Fukaha (dini bilen ve anlatan alimler) namazın şekli ile ilgili en küçük detayı bile açıklamış, neyin farz, vacib, sünnet, mekruh, haram, bozucu… olduğunu ortaya koymuşlardır, peki niçin namazın asıl amacı olan huzur ve huşû’un hükmünü açıklamamışlardır? “Huzur ve huşu yoksa namaz da yok” dememişlerdir?

Aslında bunu diyen fukaha da var, ancak çoğunluk, insan tabiatını bildikleri ve Allah Teâlâ’nın kullarını, güçleri yetmeyecek bir ibadetle yükümlü kılmayacağından da emin oldukları için “huzur ve huşû’un önemini açıklamışlar, huzuru bozacak durumları –abdesti sıkışmış iken veya yemek hazır iken, aç ve susuz iken… namaz kılmanın mekruh olduğunu açıklayarak- huzur şartlarını hazırlamaya çalışmışlardır.

Bu konuda iki hadisten söz edeceğim.

Ebû Dâvûd’un naklettiği bir hadisin meali şöyledir:

“Bir kimse namazını bitirdiğinde onun defterine bu namazın ancak onda, dokuzda, sekizde, yedide, altıda, beşte, dörtte, üçte, ikide biri –namaz olarak- yazılmış olur.”

Yazılmayan kısımlar namazın dış ve iç şartlarından eksik bırakılan kısımlardır ki, bunların başında huzur ve huşu gelir. Ancak bu hadis mümine hem ümit veriyor hem de gayretini arttırmaya teşvik ediyor. Ümit veriyor ve diyor ki, namazın tamamında huzur ve huşu içinde olamazsan da onu kılmaya devam et, yakaladığın kadarı namaz olur.

Müslim’in kitabına aldığı bir hadis ise Hanzale hadisi diye meşhurdur.

Peygamberimizin (s.a.) katiplerinden olan Hanzale anlatıyor:

Bir gün Ebu Bekir ile karşılaştık, aramızda şu konuşma geçti:

-Nasılsın, ne haldesin Hanzale?

-Hanzale münafık oldu!

-Sübhanellah, sen ne diyorsun!?

-(Böyle diyorum çünkü) Biz Peygamberimizin (s.a.) huzurunda oluyoruz, bize cennetten ve cehennemden bahsediyor, sanki onlar gözümüzün önünde oluyor (onları görüyormuş gibi oluyoruz), sonra yanından ayrılınca eşlere, çoluk çocuğa, mala mülke dalıyor ve (oradan aldığımız) çok şeyi unutuyoruz.

-Vallahi biz de böyle oluyoruz!

Bu konuşma üzerine beraber Resulullah’ın huzuruna çıktık ve (ve durumu anlattık)… Peygamberimiz (s.a.) şöyle buyurdular:

-Vallahi eğer siz devamlı benim yanımda olduğunuz gibi ve zikir (şuur, huzur) halinde olsanız yollarınızda ve yataklarınızda (bile) melekler sizinle el sıkışırlardı; fakat –Ey Hanzale- bir vakit öyle, bir vakit böyledir (Efendimiz bu sözü üç kere tekrarladılar).

Tasavvuf ve irfan aleminde, dünya işlerinin kendilerini huzur ve huşudan alıkoymadığı erenlerden söz edilir; ancak bunlar insanların çoğunluğunu teşkil etmiyorlar. Bu dereceye gelebilmek için hayli emek çekmek ve eğitilmek gerekiyor. İnsanların çoğunluğu ise namazda ve namaz dışında huzur ve huşu hallerini yakalamaya çalışarak bu müstesna halin eğitimini yapıyor, yakaladıkları kadar da nasiplenmiş oluyorlar.

Güzel bir söz vardır: Her ava çıkan avlanamaz. Ama ava çıkmayanın av yapması da mümkün değildir. Namaz ava çıkmaktır ve zaman zaman mutlaka av yapmak da mümkün olacaktır.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
608 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...