logo

“En alttakiler, ötekiler, kenardakiler”


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

Başlık bana değil, Türkiye’de sınıf-altı kavramını çalışan kıymetli sosyolog Alev Erkilet hocaya ait.

Kapitalizmin kutsal değerlerinden biri “çalışma” kavramıdır biliyorsunuz. “Çalışan insan” iyidir, zira ancak çalışarak “tüketim çarkının içine girebilen makbul tüketici” haline gelme şansını elde eder insan teki.

Fakat bir de -kapitalizmin sınıflandırmasıyla- “işe yaramayanlar, gereksizler” vardır. Şehirlerin sosyal çöküntü alanlarında yaşayan, işsiz, suça meyyal, kalıcı yoksul insanlar. Umutsuz vakalar. Sokak çocukları, işportacılar, küçük üçkâğıtçılar, çaresiz göçmenler, babadan yoksullar, istihdam edilemeyenler…

Aslında sosyolojinin yaptığı tanım çok daha uzun ve bilimsel elbette ama bugün Türkiye’de “onlar işte” dediğimiz kim varsa onlara sınıf-altı diyoruz. Yaşamak için gerekli temel donanımlardan yoksun, gündelik kazançları 4 doların altında, kalıcı yoksulluklarını ortadan kaldırabilmek için kendilerinin ve devletin hiçbir şey yapmadığı; belki de yapamadığı o toplumsal kesim. Hani Marks’ın ve Engels’in “cüruf” dediği kitle yani…

Gelir dağılımındaki adaletsizlik ile bu sosyolojik kitlenin varlığı arasında “anlamlı bir bağ” var mı, bilmiyorum. Ancak bildiğim şudur. Bizimki gibi “gelişmekte olan” ülkelerde neo-liberalizm azıtıp vahşi kapitalizm yükseldikçe “sınıf-altı” tabaka da yükselir, çoğalır.

Bugün İstanbul, Ankara, Adana, İzmir gibi şehirlerde oluşan sosyal çöküntü alanlarıyla Antep, Kilis, Hatay gibi şehirlerde oluşan göçmen yerleşimleri bu sınıf-altının karşımıza çıktığı yerlerdir.

Dikkat isterim: Yoksulluğunun ortadan kalkması için yapabileceği herhangi bir şeyin olmadığını düşünen ya da bunu gören bir kitlenin varlığı uzun vadede Brezilya, Mısır, Hindistan v.b. gibi ülkelerdeki “mutlak yoksulluk gettolarını” da oluşturacaktır. Şimdi nispeten “temas ettiğimiz” sınıf-altı tabakayı mekânsal farklılaşma ile “görebileceğimiz mesafenin uzağına” koyduğumuzda mutlak yoksulluk babadan oğula geçerek “kalıcı yoksulluğa” evrilecektir.

“Modern ekonomide iş bulmak için gerekli yetenek ve donanımdan yoksun” olarak da tanımlanıyor bu sınıf. Yani her bakımdan kaybeden, kaybetmeye mahkûm bir topluluk.

Şunun adını adam gibi koyalım. Devletin umurunda olmadığı gibi aslında hemen hiçbir insan tekinin de umurunda değil bu sınıf-altı tabaka. Bazı STK’larla, bazı sosyologlarla falan baharın gelmeyeceği çok açık.

Şimdi gelelim meselenin ek yerine. Devlet, bunca sert bir “determinizme” inanarak “iyi oynayan kazansın” fikrinin ateşli bir savunucusu olmasa hem sınıf-altı grupların değişimi için bir şeyler yapması hem de mutlak yoksullukla mücadele etmesi mümkün olacak.

“Devlet mutlak yoksullukla sosyal yardım yöntemiyle mücadele ediyor ya” diyebilirsiniz ve bunda da haklı olursunuz. Ancak “mutlak yoksullukla mücadele” etmenin yolu sadece “sosyal yardım ulaştırmak” olarak kurgulandığı için aslında devlet mutlak yoksullukla mücadele ederken “yardıma bağımlı sınıf-altı kategorisi” de üretmiş oluyor paradoksal şekilde.

Şimdilik “herkesin dikkatinden kaçabilecek” gibi görünüyor bu toplumsal tabaka. Ama yarın çok net bir gerçeklik olarak hayatımızda yer bulacaklar. O vakit de biz, yani güvensiz ve memnuniyetsiz orta sınıflar, “devlet görevini yapmadı” diyerek isyan çıkarmaya çalışacağız.

Dışlamanın ve dışlanmanın, dışlayanın dışlanmasının ve dışlanmışın dışlamasının çağına doğru ilerliyoruz. Durum budur.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
316 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...