logo

26 Eylül 2019

Çürük iplik ile sağlam elbise dikmek


Hayrettin Karaman
h.karaman@gmail.com

Terzi ne kadar usta ve dürüst olursa olsun iplik ve/veya kumaş çürük ise veya bunların içinde çürükler varsa ve çürükleri ayıklamak ya mümkün olmuyor veya zaman alıyorsa dikilen elbise tamamen veya yer yer sökülecektir, delinecektir.

Yöneticinin vazifesi bilgi, beceri ve ahlak bakımlarından en iyi olanları istihdam etmek, kötü olanları ayıklamaktır; bunu bilerek yapmazsa kendisi de sorumlu ve başarısız olur, bilemezse veya çeşitli sebeplerle yapamazsa fatura kendisine çıkarılır ve yıpranır.

Hz. Ali’ye densiz bir adam gelip şöyle çıkışmış:

-Senden öncekilerin yönetimlerinde huzur, sükun, güvenlik… vardı, sen ne uğursuz bir adamsın ki, şimdi kan gövdeyi götürüyor, fitne fesad kol geziyor!

İlmi ve hikmeti malum olan Hz. Ali (Allah ondan razı olsun) şu cevabı vermiş:

-Ebu Bekir ülkeyi; Ömer, Osman ve benim gibilerle yönetti, Ömer; Osman ve benim gibilerle, ben ise senin gibilerle yönetmek durumundayım.

Abdülhamid Han günahsız, kusursuz, insan üstü, peygamberler gibi “ma’sûm” bir kişi olmasa da Osmanlı Padişahlarının iyileri arasındadır. Zamanında pek çok imar ve ıslah faaliyetinde muvaffak olmuştur, ama onun da şanssızlığı “adam kıltlığı”dır, “yaygın ahlaksızlıktır”, buna rağmen olumsuzlukların faturası ona çıkarılır.

“Arnavut kaldırımında yürüyen bir kişinin ayağına taş çarpsa yolu yapan ustaya söylenecek yerde ‘Gözün kör olsun Abdülhamid’ dermiş” şeklinde yaygın bir temsil vardır.

Sayın Orhan Koloğlu’nun daha önce adını verdiğim kitabında, Abdülhamid devrindeki devlet ricali ile bir kısım halkın ahlakı hakkında ibret verici açıklamalar vardır. Bazılarını nakledeceğim:

İngiltere elçisi Sir Henri Layard ile 28 Mayıs 1879 günü yaptığı bir konuşmayı raporunda şöyle aktarmıştır:

“Sorunu, düşüncelerini gerçekleştirebilecek kadrolarının acınacak düzeydeki eksikliğidir. Sultan, Türkiye’de, İngiltere ve diğer ülkelerdekinin aksine, sadece ülke sevgisi ile devlet hizmeti vermeye hazır olup yaşamı için bir makama ihtiyaç duymayan ya da bunlara sadece para kazanmak ve lüks bir yaşam amacıyla bakmayan, böylece yolsuzluk şüphesinden muaf bir sınıfın bulunmamasından yakındı. (Hasretini çektiği) Bu tür kimselerin, yalnız vatandaşlarının refahı için çalışıp bundan şeref kazanmayı düşündüklerini söyledi. Türkiye’de aksine, herkes resmi görevleri üslenmek ve nazır olmayı, servet toplamak ve bunu lüks ve keyfi eğlenceler için harcamak amacıyla istiyor. Dolayısıyla, devlet mekanizmasını yozlaştıran ve adaleti çarpıtan genel bir yozlaşma ve sonsuz entrikalar var. Kendisi de bu tür insanlarla sarılı olup amacı gerçekleri saklamaya yönelik entrikalarla uğraşmak durumunda. Sarayın içinde ve devlet mekanizmasının en üstünden en altına kadar her tarafta raslanan bu oluşumları sona erdirmek için gereken çabalar son derece yoğun bir gayret gerektiriyor…

(Elçi Majeste’ye yazdığı bu raporda, Türkiye’de sınıfların bulunmadığını, bir kayıkçının dahi vezir olabildiğini ifade ediyor) Majeste derhal, bunun uyrukları arasında mevcut sosyal eşitliğin bir kanıtı olduğunu ama aynı amanda o kadar çok rüşvetçi ve cahil kişinin iktidara yükselip ülkeye zarar vermesine sebep olduklarını belirtti. Majeste paranın resmi görev elde etmek için tek olmasa da, en yararlı araç olması durumunda bulunmasının genel bir yozlaşmanın varlığını sürpriz saydırmayacağını ve gerekli bilgi, yetenek ve deneyime sahip olmayanların idari görevlere bu yüzden eriştiklerini belirttiler.” (s. 229)

“Ne var ki, ortaya bir imtiyaz borsası çıktı. Büyük rüşvet ve yolsuzluk ağları kuruldu. İmtiyazı alan Osmanlı uyruklu kimseler bunları yabancı şirketlere satabildiler.” (304).

(Kıtlık ve kuraklık yüzünden insanlar ve hayvanlar açlıktan ölüyorlar) Doğuanadolu’da kaza kaymakamlarına, muhtaç olanlara hükümet depolarından ucuz fiyatla zahire satılması emrediliyor. Kaymakamlar, ağalara zahireyi satıyor, onlar da yedi-sekiz misli fiyatla halka satıyor.” (s. 307).

Dedim ya, yöneticinin başarısı ve devletinin devamı istihdam ettiği insanların kalitesine ve genel olarak halkının ahlakına bağlıdır.

Bürokratlar da halkın çocuklarıdır. Halkın genel ahlakı ne kadar iyi ise okumuş yazmışlarının ve devlet hizmetinde olanların ahlakı da o kadar iyi olur.

Şimdi bizim durumumuz nasıldır sorusuna cevabım şudur:

Herkes hayat tecrübesi içinde yakından uzağa insanlarla çeşitli ilişkilerinde neyi görüyor ve neyi yaşıyorlar? Genel olarak ahlaki faziletler mi hakim, günahlar, kusurlar, kötülükler, haksızlıklar mı hakim? İşte bu sorulara herkes kendi tecrübesinden yola çıkarak cevap verebilir ve genel durumumuz ortaya çıkar.

Yönetici terzidir ve çürük ip ile sağlam elbise dikmek mümkün değildir. Terzi sağlam ip aramalı, halkın iyi olanları da ona bunu sağlamak için çaba göstermelidirler. Ahlak eğitimi ailede başlar, okulda devam eder. Eğitimin hedefindeki insan modeli yalnızca maddi hayatta ve en ileri teknolojide başarılı olan değil, aynı zamanda öz değerlerine bağlı dolayısıyla ahlaklı olan insan modeli olmalıdır.

Çok şükür her alanda böyle insanlarımız da yok değil, ama yeterli de değil.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
398 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...