logo

29 Eylül 2019

Büyük meydan okuyuş


Rasim Özdenören
riozdenoren@gmail.com

Bu ülkede yönetimler uzun yıllar Ortadoğu’ya bataklık gözüyle baktı.

Burnumuzun dibinde cereyan eden olaylara kayıtsız kalındı. Bu hengâmeden uzak durulursa bize bulaşmaz önyargısının safsatasıyla hareket edildi.

Amerikan Başkanları karşısında süklüm püklüm durmak siyaset sanıldı. Bana değmeyen yılan bin yaşasın itikadıyla uyuşuk, hımbıl bir duruş benimsendi.

Bir yandan da dört tarafımızın düşmanlarla çevrili olduğu söylemi diplomasinin müşiri oldu.
Türkiye’nin de bir Ortadoğu ülkesi olduğu neredeyse unutuldu, yok sayıldı.

Sınır komşumuz olan ülkelerin hepsi Türkiye’nin “tarihi düşmanları” olarak ilan edildi.

Bu paranoya ilk defa Turgut Özal döneminde reddedildi. “Tarihi düşmanımız Yunanistan” ile ilk defa onun zamanında resmen diplomatik yakınlık bağları kurulmaya teşebbüs edildi. 1988 yılında Türkiye Başbakanı Turgut Özal ile Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreou Davos’ta el sıkıştı. Bu buluşma ve el sıkışma Türk diplomasisinde bir dönüm noktası sayılsa yeridir. İlk Körfez Savaşında (1991) Özal’ın ABD ile birlikte Kuzey Irak’a çıkması önlendi. Aynı mahfiller İkinci Körfez Savaşında (2003) bu kez Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Irak’a çıkmasını önlediler.

Türkiye uzun yılların ardından kendisinin de bir Ortadoğu ülkesi olduğunu, oradaki her kıpırtının eninde sonunda bu ülkeye sarsıntı halinde yansıyacağını kavradı. Hâlihazırda bölgenin en aktif aktörlerinden biri olarak tarihi misyonunu icra ediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 17-27 Eylül 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilen BM 74. Genel Kurul Toplantısındaki konuşması her cümlesiyle başta “5 Büyükler” olmak üzere, dünyaya bir meydan okuma tonundaydı. Meydan okuma tavrı sadece benim teşhisim değil, dünya kamuoyu ve siyasî mahfiller de aynı kanıda buluşuyor. İşte o konuşmadan bazı başlıklar:

1. “Nükleer silahlara sahip olanların olmayanları özellikle tehdit etmesi, nükleer güce dayalı kitle imha silahlarının tümden yok edilmek yerine, her krizde bir koz olarak ortaya konması, herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. Nükleer güç ya herkese yasak ya da herkese serbest olmalıdır.”

2. “Bu gün uluslararası camia, geleceğini tehdit eden terör, açlık, sefalet, iklim değişikliği gibi sorunlara kalıcı çözüm üretme kabiliyetini giderek yitiriyor.”

3. “Dünyanın şanslı bir azınlığı dijital teknolojiyi, robotları, yapay zekâyı, obeziteyi tartışırken, 2 milyarı aşkın insanın yoksulluk, 1 milyara yakın insanın açlık sınırının altında yaşıyor olması çok acıdır.”

4. “Bu kürsüden yıllardır insanlığın kaderinin sınırlı sayıdaki ülkenin ihtiyarına bırakılamayacağını söylüyorum. Burada, sizlerin huzurunda tekrar ediyorum, dünya beşten büyüktür.”

5. “Yaklaşık 1 milyon insanın ölümüne, 12 milyonu aşkın insanın yerinden edilmesine, bunların yarısının da ülke dışında yaşamak zorunda kalmasına yol açan Suriye krizini artık sona erdirmenin zamanı gelmiştir.”

6. “Mısır’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın mahkeme salonunda çırpınarak ölmesi ve ailesinin defnine müsaade edilmemesi içimizde kanayan yaradır.”

7. “Yüzyılın anlaşması olarak takdim edilen girişimin amacı Filistin Devletinin ve halkının mevcudiyetini tamamen ortadan kaldırmak mıdır? BM’nin, Güvenlik Konseyinin, İsrail’e ilişkin kararları uygulamaya geçmiyor. O zaman BM ne işe yarıyor? Aldığımız kararlarla tesirli olamıyorsak adalet nerede temerküz edecek!”

Bu cümlelerin her biri ve dahası “5 Büyüklere” saplanmış bir zokadır.

Doğaldır ki bu meydan okuma aynı zamanda bir riski göze almayı da gerektiriyor.

Uluslararası sermayenin ve uluslararası basın kuruluşlarının bu söylemden rahatsızlık duyacağı belli. Ancak dünya kamuoyunun bu retoriğe kulak kabartacağı da belli…

Bu cümleler, arkasında onu besleyecek güce dayandığı için söyleniyor. Yoksa içi boş ve kof cümleler olarak havaya savrulmuyor…

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
387 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...