Son Dakika
Zaman zaman tavsasa da ırkçı eğilim Avrupa kültüründe asla eksilmez, yok olmaz.
Çünkü yapısal bir olgudur.
Geçtiğimiz hafta İngiltere’de vuku bulan Suriyeli çocuğa ırkçı saldırı bu durumun son örneği…
İngiltere’nin Huddersfield şehrinde 15 yaşındaki Suriyeli sığınmacı öğrenci Cemal’e 16 yaşındaki saldırgan bir genç ve arkadaşları işkence yaptı! Zorba gençlerden biri, daha önce kolunu kırdıkları çocuğu okul bahçesinde sıkıştırıp boğazını sıkarak yere serdi ardından diğer öğrencilerle yüzüne su döküp zorla su içirmeye çalışarak işkence ettiler.
Okul yönetimi ve polis yaşanan olaylara ilkin tepkisiz kaldı. Görüntülerin sosyal medyada paylaşılmasının ardından hukuki süreç başlatıldı.
Şimdi, ırkçı saldırıya uğrayan 15 yaşındaki Suriyeli Cemal ve ailesinin toplanan yardım paralarıyla başka bir yere taşınacakları bildiriliyor.
İmdi…
Almanya, Fransa, İngiltere başta olmak üzere bütün Hristiyan Batı ülkeleri ırkçılıkla malul bir tarihsel sürecin günümüzdeki uzantısını temsil ediyor.
Olay, Avrupa ülkelerinde yapısal bir sorundur.
Irkçılık, ayrılıkçılık, ayrımcılık Batılı insanın kanına işlemiş ve oradan sökülüp atılması neredeyse imkânsız genetik bir hastalıklı durumdur.
Bunu bir ben söylemiyorum. Bunu İngiliz tarihçi Toynbee de söylüyor. Avrupa insanının ırkçılık ve içki belasından ancak İslam’ı tanımakla kurtulacağını beyan ediyor.
Irkçılık demek Batı dünyasında kan/ateş/ölüm üçgeninin ortasına düşmek demektir.
Batı toplumu sınıflı bir yapıya sahip… Sınıflar arası çatışma ve husumet bitmez tükenmez ihtilafların kaynağı…
Hegel’in efendi köle diyalektiği olarak özetlemeye çalıştığı bu çatışma, özünde sınıf çatışmasının mahiyetini de anlatıyor. Efendi, kendi efendi oluşunu kölenin onu efendi olarak tanıyan iradesine borçlu. Şayet köle efendiyi efendi olarak tanımazsa, efendi, efendi olma özelliğini yitirir. Köle ise, onu efendi yapanın kendi iradesi olduğunu keşfettiği anda, isyan eder. Eğer isyanında başarılı olursa, bu defa eski efendi ile eski köle yer değiştirir. Eski efendi köle, köle ise efendiye dönüşür. Ve bu karşılıklı çatışma (diyalektik ilişki) böylece sürüp gider…
Batı dünyasının gerek Afrika’ya sömürgeci olarak girmek suretiyle gerek Afrikalı insanı esir ve köle olarak Amerika’ya götürürken, bu insanlara asla insan olarak bakmayı denememiştir. Batılı açısından onlar zaten köledir. Hindistan’a, Doğu Asya’ya oranın zenginliklerini talan etmeye giderken de oraların halkı onun gözünde insan değildi. Onlar, hayvan derekesinde iradesi mevcut olmayan yaratıklardı. Onların sırtına binilir, otladıkları yerlerin zenginlikleri talan edilir, sırası gelince de kesilip eti yenirdi…
Irkçılık Batılı insanın bünyesine yer etmiş bir endemidir. Sökülüp atılması ondan ancak yeni bir nesil türetmekle mümkün hale gelebilir. Bu da ancak onun kendini efendi sayan iradesini izale etmek suretiyle kuvveden fiile çıkarılabilir. Zor. Ama imkânsız değil.
(YENİ ŞAFAK)
Etiketler: Almanya » Avrupa kültürü » Doğu Asya » Fransa » Hegel » Hindistan » Huddersfield » İngiltere » ırkçılık » Rasim Özdenören » ToynbeeYorum yapabilmek için Giriş yapın.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
02 Mart 2020 YAZARLAR
02 Mart 2020 YAZARLAR
04 Ocak 2020 YAZARLAR
03 Ocak 2020 YAZARLAR