logo

23 Aralık 2018

Bana bir İslâm ısmarlayın ki…


Faruk Beşer
f.beser@gmail.com

Çok eskiden beri şöyle bir iddiam vardır: Eğer siz kitaplarda gördüğünüz her şeye İslâm diyorsanız, bana bir İslâm ısmarlayın, helallerinizi haramlarınızı kendiniz listeleyin ve kendinden bir şey katmadan bana böyle bir İslâm yap deyin, ben bunu yapabilirim. Ama elbette o İslâm olmaz, olsa olsa yonga ve talaş gibi bir şey olur. Neden yonga aklıma geldi. Çünkü İslâm’ı bir atölyeye benzetirsek orada pek çok makine çalışır, ağaçları yontar, rendeler, cilalar ve onları harika aletler olarak kullanıma sunar. Planyaların, tesviye makinelerinin artıkları ise talaş olarak atılır. Bunlar ya yakılır ya da en iyi ihtimalle, ileride lazım olur diye bir depoya yığılır.

Tarih boyunca İslâm atölyesinde işlenen bütün fikirlerin yongaları sayılan şaz fikirler dahi atılmamış, bir tarafa kaydedilmiş, ama sevad-ı azam, ana damar, ana atölye orta çizgiyi hep muhafaza edegelmiş, İslâm’ın bütünlüğünü korumuş. İcmaın bir anlamı da budur. İslâm’ın bozulmadan sürmesinin garantisi de bu ittifaktır. Resulüllah (sa), ümmetin ihtilafı halinde bu ana damara, sevad-ı azama tutunmasını emreder.

Tarihte bu aykırı fikirlerin atılmayıp kaydedilmesinin iki temel sebebi olabilir. BİR: Fikre ve düşünceye verilen değer, İKİ: Günün birinde onlardan da yararlanma imkânının çıkma ihtimali. Ancak bu ihtimalin sıhhati de yine ancak cumhurun kabulüyle belli olur.

Mesela koskoca Ebu Hanife, muhtemelen kendi zamanındaki yönetimin Fars asıllı zimmilere karşı baskıcı yönetimine kızdığı için Fatiha’nın Farsça tercümesi ile de namaz kılınabileceğine fetva vermiş. Ama ardından, başta kendi müçtehit öğrencileri olmak üzere bütün fukaha meseleyi tartışmış ve bunun asla caiz olamayacağı kanaatine varmışlar. Böylece bu konuda İslâm âlimleri arasında icma gerçekleşmiş. Bu sebeple biz icmaı anlatırken sahabe döneminden sonra da icmaın vaki olabileceğinin nadir örneklerinden biri olarak bu olayı gösteririz.

Ebu Hanife’nin böyle herkes tarafından reddedilen ikinci bir görüşü daha vardır. Bilindiği gibi o Kur’ân-ı Kerim’de yasaklanan hamr’ı/şarabı sadece üzümden ve hurmadan yapılan içki olarak görür. Diğerlerinden yapılan içkiler ona göre hamr değildir, hükümlerinde farklılık vardır. Muhtemelen Ebu Hanife bu konuda varid olan ‘çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır ve hamrdır’ hadisini duymamıştı. Ama yine kendi öğrencileri ve diğer bütün fukaha onun bu görüşünün isabetsiz olduğu ve hadisi şerifin söylediğinin asıl olduğu konusunda ittifak/icma etmişlerdir. Bu da yine sonradan oluşabilecek icmaa bir başka örnektir.

Hanefi mezhebinin büyük fıkıhçılarından Serahsî ve Kâsânî, kendi imamlarının bu görüşlerini onun adına bütün ihtimalleriyle öyle bir savunurlar ki, bunun doğru olduğunu ve onların da bu kanaate varacaklarını sanırsınız. Ama sonunda usul izleyerek büyük imamın bu görüşleriyle amel edilemeyeceğine, bunun yanlış olduğuna hükmederler. Ve İslâm, Resulüllah’tan günümüze cumhurun, sevad-ı azamın çabalarıyla hep müstakim olarak gelir.

Yıllardır açıklamalı bir meal yapabilir miyim diye uğraşıyorum. Bunun için daha zamanım varken emekliliğimi istedim. Her gün bitkin düşecek kadar çalışıyorum. Hedeflediğim iki şey var:

1. Yapacağım şey kısa bir tefsir değil, tam bir meal olsun,

2. Ne dediği anlaşılsın.

Zamanı gelince bunlarla ne demek istediğimi açıklayacağım. Bunun konumuzla alakası şu. Âyette anlaşılamayan bir mesele için hemen bütün tefsirlere bakıyorum. Herkesin, anlamının çok açık olduğunu zannettiği âyet-i kerîmeler konusunda bile dil ve anlam açısından akla gelen bütün ihtimaller kaydedilmiş. Öyle ki, siz kendinizi bir yorumlar denizinde boğulmak üzere buluyorsunuz. İşte burada da ölçü İslâm’ın ana damarıdır. Eğer farklı şeyler söyleyeyim, insanlar şaşırsınlar, bu ne kadar derin bilgilere sahip bir adammış desinler diye bu şaz fikirleri tefsirlerde var diye gündeme getirirseniz belki sadece nefsinizi tatmin edebilirsiniz, ama insanların kafasını karmakarışık bırakır, akidelerini bozarsınız. Siz o zaman ilminizle bir şey yapmış değil yıkmış olursunuz. Allah da bunun hesabını sorur. Bu yapılan şey akla da şer’e de aykırı olur.

Bizim ulemamız tarihte sözünü ettiğimiz o aykırı fikirleri kaydetmişlerdi ama onlar halka yayılmıyordu. Böylece ümmet dinini sadece kendisini ilgilendiren sağlam fikirlerle yaşıyordu. Şimdi medya denen modern Deccal yoluyla herkes her şeyi görüp öğrenebiliyor. Medya olmasın diyecek halimiz yok. Ama ulemamız nefsin ve şöhretin esiri olmasın, kendini değil hakkı ve ümmetin salahını öne çıkarsın demek hakkımız ve görevimizdir. Yıkarak, yanlışları öne çıkararak, insanların akidesini bozarak elde edilecek bir şöhrete lanet olsun demek zorunda kalıyoruz.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » » » »
Share
461 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...