logo

Ant meselesi ya da faşist zihniyet daha ölmedi


Rasim Özdenören
riozdenoren@gmail.com

Danıştay 8. Dairesi 2013’te MEB yönetmeliğinde yapılan değişiklikle okullarda ant okutulmasına son veren düzenlemenin iptaline hükmetti.

Basit bir yargı sorunu gibi duran bu iptal kararının ardında derin bir tarihsel background ve belli bir zihniyet sorunu var…

Bunca acıya, bunca katliama, kanlı deneyimlere karşın Batı kapitalist dizgede faşizm ölmedi. Ölmez de… Ölmeyecek de…

Burada kişilerin bireysel arzularını aşan olgularla karşı karşıya bulunuyoruz.

Batı’da fikir akımlarının olsun savaşların olsun kökeninde farklı sınıfların çıkar çatışması yer alır. Sadece sınıflar arası çıkar çatışması değil, bir de halk ile Kilise arasındaki baskı çekişmeleri söz konusu… Halk üzerinde vergi yoluyla baskı uygulayan Kilise’ye karşı hak arama savaşımı da yeni fikirlerin doğuşuna ortam hazırlayan etkenlerden biridir… Hümanizma, ardından Reform, Rönesans dönemleri işbu arayışın ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Halkın Kilise’ye karşı direnişi “insan hakları” adı verilen hak arama savaşımının adıdır… Bu olay, bireyciliğin önünü açmıştır.

Öte yandan sınıflar arası çıkar çatışması modern demokrasinin doğumuna yol vermiştir…

İşbu temel nirengiler Batı toplumsal hayatının temel sabiteleri cümlesindendir.

Bu çabaların ortak noktası, iktisadi alanda eşitliği sağlamak olarak ifade edilir. Ancak söz konusu eşitlik refah düzeyini azami yükseklikte tutma yerine, refahı asgari düzeye çekme doğrultusunda seyreder. Kapitalizmin olsun sosyalizmin olsun, söylenmeyen, dile getirilmeyen ana hedefi refahı en alt düzeyde tutma çabasına matuftur. Kapitalist toplumda sınıflar arasındaki gelir farklılığına ilişkin politika, azınlıkta kalan bir kesimin gelir düzeyini erişilmez noktalara çıkarırken yığınların gelirini ise sürünme düzeyinde bırakır. Sosyalizmde ise zaten adı da konulmuş olarak mülksüzleştirmede eşitlik sağlanmak istenir. Peki, var olan mülk nereye gider? Tabii ki o mülk buhar olmaz; Batılı kapitalistlerin cebine, kesesine, mülküne transfer olur…

Öte yandan kapitalizmin faizli sisteminin temel özelliği olan çevrimsel bunalımların sorumluluğu da, kapitali bir biçimde elinde tutan zümrenin manipülasyonu ile, yabancıların üstüne atılır. Sınıflı toplumların günah keçisi yabancılardır. Bu değişmez sabit itham Batı toplumlarındaki ırkçılığın da kaynağını oluşturur. Başka bir ifadeyle faşizmin…

Kapitalizm yoksullukta eşitliği sağlamak isterken, faşizm de ırkçılık dolayımında insanları tek tipleştirmek ister. İster sağ faşizm, ister sol faşizm (yani sosyalizm)…

19. yüzyıldan başlayıp 20. yüzyılda doruk noktasına ulaşan sağ veya sol totaliter rejim havzasında yaşayan insanlar marşlarla, hamaset retoriği ile kafa yapısında ve kılık kıyafette tek tipleştirmeye çalışılmıştır. Kökende Batılı olmayan fakat Batı toplumlarına özenen toplumlar da tepeden inmeci yöntemlerle benimsedikleri faşist uygulamayı kendi ülkelerinde icraya yönelince yaptıkları işlerin ilki kılık kıyafette tek tipleştirme oldu. Ardından ırkçılık söyleminin ön aldığı bir hamaset edebiyatı bombardımanına girişildi. Okullarda öngörülen ant okuma uygulaması da tek tip kafa yapısı oluşturma çabalarının bir pratiğidir.

2013’te demokrasi çabasının bir sonucu olarak yürürlükten kaldırılmış olan bu uygulama, Danıştay’ın geçtiğimiz günlerde verdiği bir kararla yeniden uygulamaya aktarılmak isteniyor. Verilen kararda hukuk dili yerine hamasi bir söylemin benimsenmiş olması bile bu kararın ideolojik nitelikte olduğunu ifşa ediyor: “1933 yılından beri devam eden” ant uygulamasının “…Türk devletini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak genç nesillerin yetiştirilmesi hedefine uygun” olduğu vurgulaması, hukuki değil fakat hamasi kafa yapısının dışa vurumu olarak kendini gösteriyor…

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
575 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...