logo

Hayri abi


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

“Hangisi oğlum, göster bana uzaktan.”

Hayri abi, hayatının kendisine sorulmuş bu soruyla değişeceğini bilseydi cevaplamazdı asla. Bilemedi. Herkesi kendisi gibi sanmak bir yana, dostum dediği adama ölümüne güvenmek gibi de bir huyu vardı. Huyu batsın.

Çok güzel âşık oldu Hayri abi. Tertemiz, mis gibi âşık oldu. Eh, 80’lerin Ankara’sında kara kavruk bir Keskinli olarak âşık olmanın tek bir yolu vardı: Uzaktan sevmek.

Kızın evinin nerede olduğunu öğrenip fabrikadan arta kalan vakitlerde geceler, gündüzler boyu sokağında bekledi. 3 katlı apartmana girip çıkanların şeceresini çıkardı ki Allah muhafaza

yengemize dolanan molanan olursa gereğini yapsın yani.

“Şart olsun çalıştırmam. Fabrika işi zor… Çalıştırmam ben o kızı. Gerekirse çift vardiya çalışır evime ekmeği getiririm” dedi kahvede arkadaşlarına. Daha yakın arkadaşlarına “çok güzel la, vallaha çok güzel, Hacı Daşan emminin Allı Turna türküsü gibi güzel” dedi. Bu dünyadaki en yakın dostuna, Süleyman’a ise “bacanak, ben o kızı alamazsam beni listeden düş, öldü say beni” diye sızlandı.

Hayri abi ile Süleyman niye arkadaşlardı anlamazdım. “Bu dünyada birbirine benzememe konusunda kimleri örnek gösterirsin” deseniz bana aha bu ikisini gösterirdim. Hayri abi ne kadar cesursa Süleyman o kadar korkak. Hayri abi ne kadar dürüstse Süleyman o kadar düzenbaz.

Adıyla sanıyla “Fırıldak Süleyman” derlerdi bir kere Süleyman’a. Baba parası yer, bir gün “asıl iş emlakçılıkta oğlum, para orda” diye anlatır, ertesi gün “al-sat yapacan. Ucuza araba düşürüp iki makyajla voliyi vuracan” diye sıralardı. Hayalini kurduğu hiçbir işin ucundan tuttuğunu gören yoktu.

Anasıyla oturduğu iki göz kondunun açık penceresinden her gece yükselen Tüdanya, Bergen, Müslüm şarkılarından anladık ki Hayri abi bu meselede ciddi, hem de çok ciddi.

İşte Süleyman, o soruyu bence bu ciddiyet yüzünden sormuştur: “Hangisi oğlum, göster bana uzaktan.”

O gün bizim tayfayla hep buluştuğumuz bakkalın önüne doğru yürürken önümden çakarlarını bağırta bağırta bir ambulans geçti. Arkasından da bir polis arabası…

“Öyleyse hak etmiş lan…” derken buldum bizim Murat’ı.

Hayri abi, Süleyman’ı bakkalın önünde görür görmez Allah ne verdiyse girişmiş. Bildiğin kapatmış yani. Süleyman ne olduğunu anlamadan yıkılmış tabii yere. Öyle yalandan değil ha, gavura vurur gibi vurmuş Hayri abi. Hırsını alamamış, epeyce tekmelemiş de Süleyman’ı millet gelip ayırana kadar.

“Lan oğlum, iyi de, niye dövsün ki Hayri abi Süleyman abiyi?” diye sorunca yine dalga geçti tabii benimle Bülent: “Lan kolej bebesi, senin dünyadan haberin yok tabii.”

O fabrikada çalışan kız yok mu, hani Hayri abinin aşık olduğu… Var. Tamam. Şimdi benim anladığım bu Süleyman, güya Hayri abinin işini konuşmak için kesmiş kızın yolunu. Eee. Eeesi, bu Süleyman dangalağı kızı görür görmez abayı yakmış. Olur mu lan öyle şey. Tamam fırıldak mırıldak ama olmaz lan. Gardaş vallaha diyom la. Kıza kendisi teklif etmiş. Suyun akarını kendine çevirmiş yani. Bu böyle 3-4 ay Hayri abiyi idare etmiş. “Bacanak o iş tamam gibi, bacanak sizi yakın zamanda eveririz” falan fıstık. Bilmiyon mu işte fırıldaklığını? Olm amma uzattın. Uzatmadım la. Az dinle. Hayri abi de bu fırıldaktan aldığı cesaretle kızın yolunu çevirmiş ellaam. Kız da buna “yürü git lan, Süleyman’a söylerim senin bacaklarını kırar. Sözlendik biz” deyince…

Hayri abiyi sabah bıraktılar karakoldan. Süleyman da bir haftaya çıktı hastaneden.

Bir daha yüzüne bakan olmadı mahallede Süleyman denen fırıldağın. Zaten birkaç aya kalmadı taşınıp gittiler. Emine teyzenin anlattığına göre babası almamış o kızı ona. “Gidinin eniği” diyerekten kızarmış hem önü hem ardı sıra.

Hayri abi mi? Anası ölünce o da taşındı mahalleden. Evlenmiş tabii, çoluk çocuğa karışmış. Mamak’ta oturuyormuş. Hala Müslüm dinliyor, hala Ankaragücü maçlarına gidiyormuş.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
376 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...