logo

30 Ağustos 2019

Hayrettin Karaman


Faruk Beşer
f.beser@gmail.com

Birkaç gün önce Karar’daAmerikalı İslam Tarihçisi Eric Ormbsy’nin ‘Gazali: İslam’ın Dirilişi’ adlı kitabının bir değerlendirmesini okudum. Orada Ormbsy Gazalî işi, “filozofların terminoloji ve argümanlarını benimseyip onlara derinlemesine hâkim olarak filozofları kendi silahlarıyla vurma noktasına kadar götürdü” diyordu. Yani Gazali felsefeyi de yine felsefe ile vurdu demek istiyordu.

O halde mutlak anlamda felsefeyi reddetmek mümkün değil. Felsefe bir düşünme eylemi ise onu reddetmeniz, düşünmeyi reddetmeniz anlamına gelir. Oysa Kuranıkerim’de düşünmenin farklı tonları ve boyutlarıyla ilgili olarak ondan faz kavramın bulunduğunu, bu durumun böyle farklı boyutlarıyla düşünmenin bizden istendiği anlamına geldiğini daha önce anlatmıştık. Ne var ki, felsefe dediğinizde de Kadim Yunan felsefesi ve onun devamını anlamınız şart değil. Önemli olan sağlıklı düşünmenin yollarını bulmak ve aklın fonksiyonlarını sonuna kadar, ama haddini aştırmadan kullanmaktır.

Alanımız olmasa bile düşünmenin muhatabı olan bir mümin olarak elbette bizim de bu konuda söyleyeceklerimiz vardır. Onları zaman zaman söylüyoruz, söyleyeceğiz. Ama bugün sözünü ettiğimiz kitabın hatırlatması ile son zamanlarda okumalarımda çok yer ayırdığım Gazali’den onun bazı özlü sözlerini vereceğim. Bunları onun İhya’sının belki, ona yakın değerdeki şerhinden, Mürteza ez-Zebîdî’nin ‘İthafü’s-sade’ adlı kitabından yapılan derlemeden derledim. Buyurun:

‘İlimlerin nurları insandan, nimetleri veren Allah’ın onları kıskanıp vermek istememesi sebebiyle engellenmez. Ama kalplerdeki kirlenme, bulanıklık ve kalbi başka şeylerin işgali söz konusu olursa engellenir. Çünkü kalpler kaplar gibidir, su ile dolu oldukları sürece onlara hava girmez. Allah’tan başkası tarafından doldurulan kalbe de O’nun azametinin bilgisi girmez’.

Gözün ve basiretin cilası zikirle hâsıl olur, buna da ancak takva ile korunanlar muvaffak olabilirler. O halde takva zikrin kapısı, zikir keşfin kapısı, keşif de en büyük zaferin kapısıdır’.

Zikrin hakikati kalbe, oranın ancak takva ile mamur edilmesinden ve kötü sıfatlardan arındırılmasından sonra yerleşebilir. Yoksa zikir insanın nefsiyle konuşmasından ibaret kalır, kalbe bir etkisi olmaz, şeytanı kovamaz. Tıpkı dua ettiğinde kabul şartları bulunmadığı için duanın kabul olmaması gibi, şeytanı kovamayan bir zikir de şartları yerine getirilmemiş zikirdir’.

Müminin kalbi ölmez, ilmi de ölümüyle silinmez, safiyeti bozulmaz. Hasan Basri ‘toprak imanın mahallini yiyemez’ sözü ile buna işaret eder’.

Ne zaman âlimlerin birbirinden uzaklaştıklarını, birbirlerini haset ettiklerini, birbirleriyle ünsiyet edemediklerini görürseniz onların ahiret hayatına bedel dünya hayatını satın aldıklarını anlayın. Böyle olunca da kaybedenler onlar olacaktır’.

Ahiret âlimlerini simalarından, sakinliklerinden, tevazu ve alçak gönüllüklerinden tanırsınız. Laf ebeliği, kahkaha hastalığı, konuşmasında ve hareketlerinde hiddetli olmalar ise şımarıklıktan ve gafletten ileri gelir. Bunlar da dünyanın kullarının özellikleridir’.

İnsanların ahmaklıkta en ileri olanları, kendi üstünlüğüne en güçlü bir itikatla inananlarıdır. İnsanların en akıllıları da en çok kendilerini suçlayanlardır’.

‘Ne zaman Allah hakkında suizan eden ve hep ayıp arayan birisini görürseniz onun kalbinin temiz olmadığını bilebilirsiniz. Çünkü mümin bütün mahlûkat hakkında selim bir kalbe sahiptir’.

Nefis bazen helallerden bile alıkonmazsa, haramlara tamah etmeye başlar’.

‘Bütünüyle saadet, kişinin nefsine sahip olmasıyla elde edilir. Şekavet de nefsinin ona sahip olmasıyla oluşur’.

(Saadet; dünyada da ahirette de mesud ve mutlu olma, bunu gerektirecek şekilde bir iman ve amelle yaşama demektir. Böyle olan insana saîd denir. Şekavet de bunun tam zıddıdır. Böyle olana da şakîy denir, çoğulu eşkıya’dır. Bu sebeple saîd ve şakîy, mümin ve kâfir anlamında da kullanılır. FB)

Kim nefsini Allah’ın celali ve azameti, yerin ve göklerin derin melekütü/derin arka planları konularında tefekkür etmeye alıştırırsa, bu onun için bütün nimetlerden daha lezzetli hale gelir. Böylece maddenin arka planındaki/meleküt âlemindeki acayiplikleri sürekli düşünür olmanın verdiği lezzet, cennetin meyvelerini, bahçelerini gözüyle görmüş olmaktan daha önemli olur. Böyle olanlar dünyada bu lezzeti tadarlarsa, bütün perdelerin kaldırılacağı ahirette yaşayacaklarını düşünebilirsiniz’.

Kul vefat ettiğinde onunla sadece şu üç haslet kalır: Kalbin dünya kirlerinden safiyeti, Allah’ı zikir ile olan ünsiyeti ve Allah sevgisi. Kalbin safiyeti ve duruluğu ancak dünya şehvetlerinden geri durmakla, ünsiyet ancak çok zikir etmekle, sevgi de ancak Allah’ı çok iyi tanımakla/marifetle elde edilir. Marifet de ancak tefekküre devamla hâsıl olur’.

(Şehvet bizde sadece cinsel arzu olarak bilinir, oysa şehvet iştiha kökünden gelerek her türlü arzuyu ifade eder. Mesela mide şehveti denir. FB).

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
297 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...