logo

11 Temmuz 2019

Çocuklar, gençler ve büyükler


Hayrettin Karaman
h.karaman@gmail.com

Anamın anası (ebem), kendi çocukluğunda büyüklerin, edep ahlak bakımından onlardan şikayetçi olduklarını anlatırdı. “Zemane” kelimesi daha eskiden beri, büyüklerin şikayetlerine konu olan yeni nesiller için kullanılıyor. Genellikle eskiden iman, ibadet, ahlak ve âdâb bakımından insanların daha iyi oldukları, zaman geçtikçe bozuldukları dile getirilir..

Sevgili Peygamberimiz (s.a.) de kendilerinin içlerinde yaşadığı ve eğittiği neslin (sahâbe) daha iyi olduğunu, sonraki nesillerin, bütün bireylerini kaplamasa da giderek az çok bozulacağını bildirmişlerdi.

Bu “giderek bozulma” doğru bir çizgi halinde devam etmiyor, çeşitli iç ve dış etkilerle grafik yukarı aşağı zikzaklar çiziyor.

Bugünlerde yine “büyükler”, yeni nesilin (gençlerin) dindarlık, ahlak, âdâb bakımından bozulduklarını ısrarla ve bazen abartılı olarak dile getiriyor, şikayetleniyorlar. “Dindar ailelerin isyankâr çocuklarından” söz ediliyor.

Yazılan ve konuşulanları olabildiğince takip ettikten sonra zihnimi bazı sorular işgal ediyor:

Önce tespitler ne kadar sağlıklı? Mesela gençliğin deizme kaydığı söyleniyor, “deizm nedir” diye sorduğumuzda kaynaklar basitçe şu tarifi veriyorlar:

“Yaradancılık anlamına gelen Deizm, evrenin bir yaratıcı tarafından yaratılıp daha sonra bu yaratıcının insanı kendi başına bıraktığını kabul eden bir felsefi akım ya da inanç biçimidir. Deizm, peygamberleri ve kutsal kitapları reddeder. … Deizm inancına göre Tanrı evrene ve dünyaya müdahale etmemektedir.”

Bu tarife göre gençlerimizin deizme kaydığını kim nasıl tespit etmiş. Deizmin bazı parçalarının (benzerlerinin) bir kısım gençlerimizde, o da tartışma götürür yöntemlerle tespit edilmiş olması “gençler deizme kayıyor” hükmünü vermek için yeterli midir? (Bence değildir).

Gençler değil de “büyükler” için aynı araştırmalar yapılsa acaba aynı oranda veya daha fazla deizmi andıran itikadların veya uygulamaların bulunduğu ortaya çıkmaz mı? (Bence çıkar).

Türkiye’de ve İslam dünyasında Müslümanların hayatında ve uygulamalarında itikad, ibadet ve ahlak bakımından insanı kahreden eksiklerin, ihlallerin, ihmallerin olduğu apaçık ortada. Bu “Müslümanlar” bu günahları işlerken, bu ihmalleri ve ihlalleri ortaya koyarken nasıl bir itikad içinde oluyorlar?

Peygamberimiz (s.a.) sahih kaynaklarda bulunan bir hadisinde, “Bir kimsenin mümin olarak zina, hırsızlık, gasp ve haksız iktisab yapamayacağını ve sarhoşluk veren bir şeyi içemeyeceğini” söylüyor.

Gerçi ehl-i sünnet âlimleri bu günahları işleyenlerin dinden çıkmış olmayacaklarını, başka naslara dayanarak ifade etmişlerdir, ancak imanla bu günahlar arasında bir ilişkinin bulunduğu da şüphesizdir.

Asırlardan beri Müslümanların içinde, yaşlısı ve genciyle bu günahları işlemekte olan pek çok insan olmuştur. Mümkün olsa da bir itikad araştırması yapılsaydı, ehl-i sünnete mensup bilinen insanlar arasında kaçta kaçı bilgi, itikad ve amel olarak ehl-i sünnet çerçevesinde kalabilirdi?

Peki, bunlar da mı deist olmuşlardı?

Yani bu günahları işlerken, bu ihmalleri yaparken onların ruh halleri ve itikadları ne durumda idi? Yalnızca “bilgi ve irade yetersizliği mi” vardı, yoksa bir kısmının, Allah’ın yarattıkları ile ilişkisi bakımından itikadları değişmiş mi idi? (Muhtemelen her ikisi de vardı).

Ben gençlerimizin, “Allah bizi yarattı ve kendi halimize bıraktı, yapıp ettiklerimize müdahale de etmez, sorumlu da tutmaz” manasında bir deizme kaydıkları kanaatinde değilim. Yapılan araştırmalar bu sonucu vermiyor.

Peki, ne oluyor?

Olan, hem gençlerde hem de yetişkinlerde asırlar boyu görülen, zaman içinde artan ve eksilen, bilgi eksikliği, iman zayıflığı, ibadet ihmali, ahlak ve âdâb bozulmalarıdır.

İşte bu vakıanın sebepleri üzerinde müzakereyi derinleştirmemiz gerekiyor.

Gelecek yazıda bazı katkılar sunacağım.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
307 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...