logo

30 Haziran 2019

Yeni oluşumlar karşısında muğberler kulübü


Rasim Özdenören
riozdenoren@gmail.com

Ana partiden ayırılıp yeni parti kurma teşebbüsleri ülkemizin çok partili döneme girdiği yıllardan bu yana denenmiştir. Tabii daha öncesi de var, İkinci Meşrutiyet döneminde…

Parti içi muhalefetle istediğini yerine getirmeyi gözüne kestiremeyen bir küme partili yeni bir parti kurarak öngördükleri siyasayı bu yeni girişimleriyle hayata geçirme sevdasına düşüyor.

Bu cümleden olarak 1950’li yıllarda CHP’den ayrılarak Hürriyet Partisi’ni kuranlar daha ilk seçimde tasfiye olunmuştur. 1969 yılında AP’den ayrılarak kurulan Demokratik Parti o yıl yapılan seçimde 50’ye yakın milletvekili ile Meclis’e girmeyi başarmışsa da bir sonraki seçime kadar eriyip tükenmiştir. 1990’lı yılların başlarında MHP’den ayrılanlar tarafında kurulan Büyük Birlik Partisi, başlarda coşkuyla karşılanmış olmasına rağmen fazla bir varlık gösterememiş, marjinal düzlemde kalmıştır. Halen Cumhur ittifakı sayesinde Meclis’te 1 milletvekili ile temsil edilmektedir.

Şimdi Ak Parti’den ayrılıp yeni bir parti kurma teşebbüsünde bulunanların söylentisi medyada yer alıyor.

Bu son kümede yer alanlar da tıpkı önceki teşebbüsleri gerçekleştirenler gibi kendi asal partisine muğber olanların toplaşmasından oluşuyor…

Onca hevesle ve çoğu dış destekle kurulan bu yeni partiler acaba niçin toplum nezdinde bir karşılık bulamıyor?

Nedeni basit ve açık: bu yeni oluşum hiçbir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmiyor. Parti içi tartışmalarla çözümlenecek yelpaze içindeki bir durum, reel dünyada bir ihtiyaca karşılık gelmiyor…

Bu son yeni oluşumda, aralarında partinin kimi kurucularının isminin de geçtiği söylenen zevat, daha önce defalarca denenmiş olanı, anlaşılan, bir de ben deneyeyim hevesiyle yola çıkıyor. Ancak bu yeni oluşumun diğer partilerden dramatik bir farklılığı olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bu teşebbüsün içinde yer aldığı söylenenler, daha baştan bu yana partinin temel siyasada güdücü fikri ile hiçbir zaman senkronize olmamış, aynı tandansta buluşmamıştır. 2003 yılı 1 Mart tezkere oylamasından başlayarak bu günlere kadar partinin asal siyasasına muhalif bir cephe kurmuşlar, zaman zaman kritik dönemlerde partiyi zor durumlara da düşürmüşler, ancak kurucu liderin feraseti ve ince manevrası ile zorluklar aşılmıştır.

Ak Parti’den ayrılarak yeni bir parti kurma teşebbüsünün zamanlaması ilginç görünüyor. Türkiye tam da bir sırat köprüsünden geçerken veya geçmek üzereyken bu yeni parti söylentisinin ortaya çıkması gerçekten ilginç… Çok ilginç…

Dünya, 1989’dan sonra, yani soğuk savaşın hitama erdiği tarihten bu yana, ilk kez yeni ve ciddi bir kutuplaşma arifesini yaşıyor. Bir yanda ABD ve onun etrafında yer alan bazı Avrupa ülkeleri, beri yanda Rusya ve Çin önderliğinde kümelenen veya kümeleşme çabasında olan ülkeler… Türkiye halen birinden veya ötekinden kopma halini seçmiş durumda değil… Göründüğü kadarıyla denge politikasını sürdürmek istiyor. AB’ye girme teşebbüsü akamete uğramış değil. Ne ki AB kendi içinde bir bölünme sürecine giriyor veya girmek üzere…

Ak Parti’den ayrılanların böylesi bir kritik dönemde Türkiye’yi etkisizleştirmek isteyenlerin yanında yer almak istediği belli oluyor. Onlarla aynı söylemde buluşmaları da bu kanıyı pekiştiriyor. Diktatörlük ve “saray” söylemiyle, istemem ama yan cebime kabilinden utangaç erken seçim talebiyle, defalarca denenmiş darbe teşebbüslerini gerçekleştirenlerle, son iki yıl boyunca sürdürülen kur oyunlarıyla iktidarı tedip etme girişiminde bulunanlarla aynı dalga boyunda yer almaları dikkate değer değil mi?

Bu tablo dikkate alındığında kimin kimin yanında yer aldığı söylenmeden de belli olmuyor mu?

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
326 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...