logo

08 Haziran 2019

İnsanın beşinci zindanı: Statüko


Mustafa Öztürk
m.ozturk@gmail.com

Bu yazı bana değil, Enes Kerim Şafak’a aittir. Enes, Haydarpaşa Anadolu Lisesi son sınıfa geçmiş olan ve aynı zamanda “https://defterarkasi.com/author/enessfk/” sitesinde öykü, deneme ve sosyal bilimler üzerine yazılar yazan, çok zeki, sevimli, sempatik bir kardeşimizdir. Enes sanki ilkin akıl düzeyinde filozof gibi büyümüş, sonra yaşça küçülmüş bir grup arkadaşıyla birlikte insanın ve toplumun büyük soruları/sorunları üzerine kafa patlamakla meşguller. Belki milyonlarca akranları sabahtan akşama kadar cep telefonlarıyla oynarken bu çocuklar sempozyum programları düzenleyip bu programlarda bildiriler sunmaktalar… Düşüncenin kuduz it gibi kovalandığı, düşünen insanın teşvikten öte tedip ve terbiye edildiği bir zaman ve zeminde körpecik zihinleriyle insanlığın büyük sorunlarını fark etmiş ve bunun derdiyle dertlenmiş bu gencecik kardeşlerimizi hem teşvik hem taltif etmek boynumuzun borcudur…

***

Enes’in bu yazısı Ali Şeriati’nin meşhur “İnsanın Dört Zindanı” isimli eserine dairdir. Şeriati insanın tercih imkânına sahip özgür iradesini baskı altında tutan, sınırlayan ve insan adına seçim yapan dört zindanı “tabiat, tarih, toplum ve benlik” olmak üzere dört kategoride irdelemektedir. Enes bu dört maddeye bir beşincisini eklemekte ve bu beşinci zindanı “statüko zindanı” diye isimlendirmektedir. Bizzat Enes’in ifadelerini kısmen özetleyerek aktarırsak,

Statüko Zindanı… Bu zindanı tanımlamaya ve önerdiğim kurtuluş yoluna geçmeden önce, söz konusu zindanın zihnimde nasıl geliştiğine bakmak, sanıyorum daha doğru olur: Ben az önce sorduğumuz soruyu düşündüğüm zamanlar (Bu dört zindana eklenecek bir madde var mı?) aklıma pek çok cevap gelirdi. Evet, başka zindanlar olduğunu hissediyordum ve bazılarını açıkça görüyordum; fakat hiçbiri tek başına “beşinci zindan” olmayı hak edecek kadar temel bir zindan gibi gelmiyordu bana. Peki, genel olarak düşündüklerim nelerdi?

Din, Alışkanlıklar, Gelenekler, Kurallar, Yasalar…

Malum, modern dünyada yaşıyoruz, içinde bulunduğumuz “değişim” furyası inanılmaz boyutlara geldi. Gerçekten de tarihsel süreçte ele aldığımızda eski çağlara nazaran gündelik hayatımız çok daha hızlı değişiyor; toplumsal değer yargılarımız, teknolojimiz, mesleklerimiz ve daha birçok unsurumuz da öyle. Genelde hep bu “değişim” furyasından bahsedildiği için biz de hep “değişime” odaklanıyoruz. Bir süre sonra bu öyle bir hâl alıyor ki sanki her şeyin ama her şeyin değiştiği ve sürekli bir hareket hâlinde olduğu “illüzyonun”una kapılıyoruz. Hâlbuki değişmeyen olgular da çok fazla! Ancak “statüko”yu fark etmek, değişimi fark etmeye göre oldukça zor. Bu durum, hayatımızın neredeyse her noktasında böyledir.

Peki, bu durumda “statüko zindanı” nasıl bir şey olur? (TDK’ye göre statükonun birinci anlamı, süregelen düzenin korunması durumu). “Hayatımı etkileyen” bir şey sırf öyle alışılageldiği için, öyle kabul edildiği için ve öyle süregeldiği için değişime uğramıyorsa, daha doğrusu uğramama eğilimindeyse, buradan şu sonuç çıkar: İşte o şey benim için bir zindandır.

***

Din… Tarih ve toplum zindanlarında kendisini oldukça gösteren bir kavramdır din. Fakat yine aynı din sırf öyle alışılageldiği ve öyle kabul edildiği için değişime uğramıyorsa (üstelik diyelim ki uğraması gerekiyor) ve insanların hayatlarını olumsuz etkiliyorsa, o halde din de statüko zindanının içinde yer alır.

Alışkanlıklar… “Alışkanlıklar” sözcüğünü “gelenekler”den ayırarak incelemeyi uygun gördüm, bu haliyle bu sözcük “bireysel” hayatımızda yer alan bir kavramı ifade ediyor. Peki, alışkanlıklar nasıl zindana dönüşüyorlar? Çünkü bunlar genelde “durduk yere” devam ederler. Bazılarının “bağımlılık” yaptığı görülür, bunlar genelde bireye “zarar” da verir. Hal böyle olunca, insan alışkanlıkların içindeki “statüko”nun esaretine girer ve kim bilir hayatı boyunca da çıkamaz…

Gelenekler ve Kurallar… Bunlar “alışkanlık” sözcüğünün “toplumsal” ölçekteki versiyonlarıdır (toplum zindanıyla da oldukça ilişkili). Toplumun uzun süreli gelenekleri, koydukları kurallar ve kabul ettikleri “sözlü yasalar” genel olarak devam eder durur. A toplumunda 25 yaşın üstünde evlenmenin hoş, 25 yaşın altında evlenmenin yakışıksız görüldüğünü farz edelim. Bu toplumdaki bir genç -25 yaşın altında evlenmek istiyor olsun- hayatını etkileyen böylesine önemli bir kararda açıkça “statüko zindanı”nın esaretine girmiş değil midir?

(KARAR)

Etiketler:
Share
436 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...