logo

Bazı kitaplar bazı notlar


İsmail Kılıçarslan
i.kilicarslan@gmail.com

Bugün son zamanlarda masamın üzerinde duran, bazısını baştan sona, bazısını kısım kısım okuduğum kimi kitaplardan açmak istiyorum bahsi.

Mevlana İdris ağabeyin Başka Kafa yayınlarından çıkmış Şizofreni Risalesi isimli kitabından başlayayım. Sağ sayfalarında Kubskubs imzalı nefis çizimlerin, sol sayfalarında Mevlana İdris’in bazen tek satır, bazen bir ya da iki paragraf “hikmet, insanlık ve hakikat” dolu cümlelerinin olduğu 72 sayfalık bir kitap bu. 30 dakikada okumayanı da, bazı cümleleri sindirmek için 3 gün düşünmeyeni de döverler tabiri caizse. Mesela şu iki cümle: “Benim de içimde büyük bahçeler var. Bazen dünyadan kaçmak için orada nasıl sonsuz koşuyorum.” Ya da şu paragraf: “Bir at bana fısıldasa: ‘Bu dünyada ne öğrendin?’ Cevabım hazır: ‘Birlikte olduğum insanlardan yalnızlığı öğrendim.’ Bir de şu: Hepimizin yapamadığı bir şey var, öyle değil mi? Benimki de cevapsız kalmak.”

Cevdet Karal ağabeyin şairliğine olan hayranlığım seneler içerisinde artıyor. Hâlbuki tersi olması beklenir değil mi? Şairlerin şiirlerinin arttıkça zayıflaması beklenir. Sanki işin doğası bu… Cevdet Karal’da bu böyle değil fakat. Muazzam bir şiir gücüyle yazıyor. Öyle ki sanki yazdıkça daha iyisini yazacak, yazdıkça daha iyisini yazacak gibi… Everest’ten çıkan iki kitabı, Alışveriş Listesi ve Cesedi Nereye Gömelim şu sıralar sürekli elimin altında. Bu iki kitabı, “büyük Türk şiirinin olan bitene müdahalesi” olarak görüyor ve okuyorum. Fakat izninizle bu iki kitaptaki şiirlerden biriyle değil, Cins’te de yayınladığımız “Serçe 1958” şiiriyle selamlayayım Cevdet Karal’ı: “Şu serçe, / Mao Zedung’un / Pirinç tarlalarında / Karnını doyurmasını / Ve dallara konmasını / Yasakladığı günden beri, / Tepede dönüp duruyor / Hiçbirimizin yüreği / Onu bir tüfekle indirmeye / Elvermedi, diğer serçelere / Yaptığımız gibi / Söylediği şarkı içli mi içli: / Başkan bu özgür gökyüzünü / Bir kafese çevirdi / Cık cık cık, cık cık cık / Ve koca Çin’i, koca Çin’i”

Değerli dostum Samed Karagöz’ün sanat eksenli yazılarını bir araya getirdiği kitabı Kamçatka’dan da söz etmek isterim. Öncelikle şu: Türkçe bilen ve onu kullanmaktan çekinmeyen bir sanat eleştirmeni insana iyi geliyor. Ardından da şu: Modern sanatın meselelerine komplekse kapılmadan, bilgiyle donanmış olarak, şu tarafın ya da bu tarafın sözcülüğünü yapma derdi taşımadan yaklaşan sanat eleştirmeni insana çok iyi geliyor. Bence Samed, işini hakkıyla yapan, geniş sanat ilgisini okura rahatça aktarabilen, sözü neyse onu söylemekten hiç çekinmeyen biri. Bu yanıyla “bir eleştirmende olması gerekenler” listesine bütünüyle sahip. Kamçatka’yı oluşturan yazıların bence her biri çok değerli ancak benim ilk üçüm “Şoke Eden Şeyh”, “2016’yı almanaklasak da mı saklasak, almanaklamasak da mı saklasak?” ve “Sonsöz veya metnin sonu geldi mi?” başlıklı olanları.

Güzel haber şu: Yıllarca hem batıda hem de ülkemizde ihmal edilen büyük filozof Simone Weil’in kitapları peş peşe Türkçeye kazandırılıyor. Weil’in önemli kitaplarından biri olan Kişi ve Kutsal, Orkun Elmacıgil’in nefis çevirisi, Hümeyra Çalışkan’ın titiz editörlüğü ve üstelik Agamben’in de önsözüyle Ketebe Yayınları arasından okurla buluştu. 1909’da Yahudi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen, felsefe okuyan, sendikalist bir sosyalist haline gelen, madenlerde, otomobil fabrikalarında çalışan, Stalin’in zulmünden kaçan Troçki’ye kısa süre ev sahipliği yapan ve sonunda dini bir aydınlanma yaşayarak Katolikliği benimseyen bu metafizik filozofunu henüz keşfetmediyseniz çok şey kaybetmiş demeksinizdir. Çünkü mesela şu cümleleri okumamış olacaksınız: “Köleler gibi pek çok darbeye maruz kalanlarda, kalbin kötülüğün bulaştığı ve yakarışlar yükselten veçhesi ölmüş gözükür. Ama işin aslı öyle değildir. Kalp artık yakaramaz haldedir yalnızca. Boğuk ve kesintisiz bir sızı olmuştur. Ve fakat yakarışının kuvveti hala sağlam olanlarda da bu yakarış batında ve zahirde kendini kelimelerde faş edemez. Bu saklılığı kelimelere tercüme etmek sıklıkla hataya düşer.”

Elimin altındaki son kitap bir hatırat… İranlı meşhur sosyalist yazar ve edebiyatçı Celâl Âl-i Ahmed’in, 1962 yılında eşiyle birlikte çıktığı İsrail gezisinin notlarından oluşan bu önemli hatıratın adı “Azrail’in Vilayetine Yolculuk” adını taşıyor ve Zeynep Özel-Zeynep Akçora ikilisinin çevirisiyle Ketebe’den yayınlandı. Kitap iki bakımdan çok önemli… İlki, o dönemin İsrail’ini “içerden görerek” anlatan sayılı kitaplardan biri bu. İkincisi ise Ahmed’in İsrail ve onun zulümlerini örten Avrupa’nın ikiyüzlülüğü ile Arap dünyasının Filistin meselesine bakışındaki sakatlıkları anlatmadaki başarısı.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler: » » » » » » » »
Share
441 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...