logo


Hayrettin Karaman
h.karaman@gmail.com

Durup dururken, işler yoluna girmekte iken, Doğu halkımız terör belasından kurtulup halkımızın geri kalanı ile bütünleşme meyli daha bir güç kazanmış iken “bu ülkede yaşayan bütün insanlara Türküm dedirten ve mutluluğun da ancak Türk olmakla gerçekleşeceğini ifade eden” bir andı tekrar okullarda mecburi hale getirmek bu ülkeye iyilik değildir, öncelikle bunu bilelim. Ülkemize ve halkımıza bu kötülüğü yapanların maksatları üzerinde düşünelim.

Bu ülkede ve İslam dünyasında birlik, beraberlik, huzur, dayanışma, izzet ve istiklalin önemli bir şartı olan güç istiyorsak hangi bağın daha fazla insanı kapsadığı ve kardeş kıldığı konusu üzerinde düşünerek hareket edelim.
Ben “Ne mutlu Türküm diyene” dersem bu cümleye gönüllü olarak katılan ve mefhumunu hayata geçiren insan sayısı ne kadardır?

Ben bir Özbekistan seyahatimde Özbeklerle sohbet ederken “hepimiz aynı kökten geliyoruz, Türküz” demiştim, Özbekler “Hayır biz Türk değiliz Özbekiz” diye itiraz ettiler, haylice münakaşa ve müzakere ettik. Maalesef olan olmuş, Türk olan Müslüman kardeşlerimizi bile hem İslam’dan hem de Türklük’ten uzaklaştırmışlar.

Şimdi yapılacak şey, kendini Türk bilmeyen ve hissetmeyen insanlara zorla “Ben Türküm” mü dedirtmektir, yoksa herkesi kendi etnik aidiyeti ile baş başa bırakıp tartışma götürmez bir başka bağa dayalı kardeşliği ve birlikteliği mi güçlendirmektir?

Cevabım, elbette ikincisidir.

Allah Teâlâ kitabında şöyle buyuruyor:

“Allah’a çağıran, güzel ahlak ile amel eden ve ‘şüphe yok ki ben Müslümanlardanım’ diyenin sözünden daha güzel sözü olan kimse yoktur!” (Fussılet: 41/33).

Şu halde Müslümanlara göre en güzel söz, İslam’ı yaşayarak “Ben Müslümanım” demektir ve bu sözden daha güzeli olamaz; ancak bunu yapan ve söyleyen kimse mutluluğun yoluna girmiş olur.

Ülkemizde ve İslam dünyasında seyahat ediyoruz, insanlarla görüşüyoruz, “esselamu aleykum” deyince kalplerin kapıları açılıyor, “Ben filan ülkedenim ve elhamdülillah Müslümanım” deyince de adeta insanlarla birden akraba oluyoruz. Ama Müslümanlar birbirini tanır iken “Ben Türküm, Kürdüm, Boşnakım. Çerkesim, Fransızım…” deyince karşısındaki aynı etnik gruba mensup değilse sadece tanımış oluyor, başkaca bir müspet duygu söz konusu olmuyor. Evet, karşısındaki de aynı gruptan ise daha bir yakınlık duygusu oluşur, ama bu duygu, aynı etnik gruptan olmayana karşı bir ayrıma sebep olamaz.

“Ne mutlu Müslümanım diyene” dediğim zaman 1,7 milyar insan benim mutluluğuma katılıyor. “Ne mutlu Türk’üm diyene” dediğim zaman Türkiye’deki insanların bile birçoğu bana katılmıyor, bu söz onları mutlu etmiyor.

Bir vatandaş “Ben Türk’üm ve böyle olmaktan da mutluyum” diyebilir, ama “Kim benim dediğimi derse o mutludur” diyemez, bunu demeye hakkı yoktur.

Gelin bu kısır çekişmeyi geride bırakalım, çocuklarımızı da bu tartışmalı andı tekrar etmeye mecbur etmeyelim, bunun yerine halkın en çoğunu mutlu edecek sözler bulalım ve mutluluğun sebeplerini paylaşmaya bakalım.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
336 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...