logo

İslâm milleti ve birliği


Hayrettin Karaman
h.karaman@gmail.com

Zayıflığımızın, din ve millet düşmanlarına güç yetiremeyişimizin önemli bir sebebi de “İslâm/ümmet birliği”nin yokluğudur. Bir düşünelim, bugün Türkiye, Pakistan, Mısır, Suriye, Irak, Endonezya, Malezya, Sudan, İran; yalnız bunlar bile yeterli, bir birlik kursalar -ki, diğerleri de arkadan gelecektir- İslâm ümmetinin askerî, ekonomik, ilmî, teknolojik gücü ve stratejik konumu, kısa zamanda tamamlanarak dünya düzenini zulümden adalete çevirmeye yetecektir.

İslâm birliği niçin oluşmuyor?

Bu sorunun cevabı bir yazının değil, bir kitabın konusu olur, ancak bu sebeplerden birinin zihniyet meselesi olduğunda şüphe yoktur. Önce kavramları yerlerine oturtmak ve zihinlere İslâm birliğinin mümkün ve zorunlu olduğunu yerleştirmek gerekiyor. Örnek olarak “millet” kavramını alalım:

İslâm kaynaklarında “millet”, bir dine bağlı insan topluluğu demektir. İslâm milletinin dini İslâm, hayat yolu şeriattır.

İslâm milletinin içinde çeşitli kavimlere (etnik kökenlere) mensup fertler ve gruplar vardır. Bunlar dil, örf, âdet ve geleneklerini -İslâm’a aykırı olmamak şartıyla- muhafaza ederler, ama etnisiteye ait hiçbir değer, dine ait olanın önüne geçemez. Kavimler, kabileler, etnik gruplar, millet (İslâm ümmeti) içinde bir “kardeşler ailesi” teşkil ederler.

Milliyyet, “millet bağını, millete aidiyeti” ifade eder. Müslüman bir Kürde “milliyetin ne” diye sorulduğunda “İslâm” cevabını verir (vermelidir), “kavmiyetin ne” diye sorulduğunda “Kürt” diye karşılık verir. Türk, Arnavut, Boşnak, Çerkez, Laz… bütün Müslümanlar için soru ve cevap aynıdır.

İslâm’ın yerine -kendinize göre manasını değiştirerek de olsa- Türk’ü koyar, buna “ulus” der, diğer etnik grupları ise kavmiyet, milliyet vb. nitelemeleriyle bu ulusun içine sokarsanız kavramları karıştırmış, olmayacak bir davanın peşine düşmüş olursunuz.

Şöyle bir itiraz yapılabilir:

Laik demokrat bir ülkede Müslümanlardan başka insanlar da -onlara eşit olarak- yaşarlar; bu sebeple “İslâm milleti” kavramı ve hakikati bunları dışarıda bırakır. Bu rejimlerde ülke halkı din birliğini değil, mesela vatana aidiyet birliğini veya vatandaşlığı ifade eden bir kavram çerçevesinde ifade edilmelidir.

Evet, bu tespit doğrudur, ancak Türkiye’de ve benzeri bazı ülkelerde “ülke halkı”, “Türkiyeli”, “TC. vatandaşı” diye değil, “Türk” diye anılıyor, “Türk milleti, Türk ulusu” deniyor; diğer etnik gruplara da “Siz de Türksünüz” denmiş oluyor; onlar da -Müslüman olsunlar olmasınlar “Biz Türk değiliz, Kürdüz, Arnavuduz…” diyorlar.

İslâm’da çözüm şudur:

Bütün Müslümanlar kardeştir, hiçbir kavmin diğerine üstünlüğü yoktur, bütün etnik grupların milliyeti İslâm’dır. Gayrimüslim vatandaşlar (teb’a) ise din kardeşi değildir ama “İslâm yurdu ahalisidir: Ehlü dâri’l-İslâm’dır”. Temel insan haklarında Müslüman ahali ile eşit muamele görürler.

Demokrasilerde ise bütün etnik grupların eşit olmaları ve tamamı kastedildiğinde tamamını kapsayan bir “halk”, “millet”, “ulus” ismiyle anılmaları gerekiyor; fakat bugün demokrasiyi benimsemiş ve insan hakları edebiyatı yapan ülkelere baktığımızda “bütün etnik ve dînî gruplara eşit muamele” yapmadıkları açıkça görülmektedir. Eskiden Hristiyan olmayanlara nasıl dini dayadılar ve İspanya’da olduğu gibi Hristiyan olmayı kabul etmeyen Müslümanları kılıçtan geçirdiler ise bugün de bir İslâm korkusu/tehlikesi (İslâmofobi) uydurarak ayrımcılık ve zulüm yapıyor, bütün etnik grupları, özellik ve farklılıklarını kaybederek kendi uluslarından olmaya zorluyorlar.

Şimdi Âkif’e kulak verelim:

Hani milliyyetin İslâm idi kavmiyyet ne?

Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.

Arnavutluk ne demek? Var mı şeriatta yeri?

Küfrolur, başka değil, kavmini sürmek ileri

Arab’ın Türk’e; Laz’ın Çerkez’e yahut Kürd’e,

Acem’in Çinliye rüçhanı mı varmış? Nerde!

Müslümanlıkta “anâsır” mı olurmuş ne gezer,

Fikr-i kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
476 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...