logo

04 Temmuz 2019

​ Fulbright Eğitim Komisyonu


Hayrettin Karaman
h.karaman@gmail.com

CHP, iktidarı Demokrat Parti’ye bırakmak mecburiyetinde kalmadan bir süre önce İsmet İnönü yönetiminde, başlıkta adı geçen bir sözleşme imzalanmış. Bu sözleşme ile ilgili birçok yazı okudum ve konuşma dinledim. Konuşan ve yazanların bir kısmı halen yürürlükte olan bu sözleşme gereği TC milli eğitiminin ABD’ye teslim edildiğini, sözleşmede yer alan ABD heyetinin kabul etmediği hiçbir programın ve müfredatın bu ülkede uygulanamayacağını iddia ediyorlardı. Bu, çok önemli iddia benim de dikkat ve merakımı celbetti, biraz okudum, araştırdım. Önce bu sözleşmenin metnini okudum, bilâhare çıkarılan kanun şöyle başlıyor:

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında imza edilen anlaşma gereğince temin edilen paraların kullanılmasına dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında imzalanan anlaşmanın onanması hakkında kanun:

BİRİNCİ MADDE- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında 27 Şubat 1946 tarihinde Kahire’de imza edilen anlaşma gereğince temin edilen paraların kullanılmasına dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti arasında 27 Aralık 1949 tarihinde Ankara’da imza edilen anlaşma onanmıştır…

Sözleşmenin başlangıcı da şöyle:

“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti; Eğitim sahasında yapılacak temaslarla bilginin ve meslekî istidat sahiplerinin daha geniş mikyasta mübadelesi suretiyle Türkiye Cumhuriyeti ve Amerika Birleşik Devletleri milletleri arasında karşılıklı anlaşmayı daha ziyade inkişaf ettirmek arzusunda bulunduklarından…”

Benim bu maddelerden anladığım karşılıklı bilgi, tecrübe ve araştırmacı mübadelesinden ibaret.

Acaba uygulamada iddia edildiği gibi bir ambargo var mı diye Milli Eğitim’in beyni mesabesindeki bir kurumda itimat ettiğim bir zata sordum. Cevabı şöyle oldu:

“Ben yıllardır bu dairede program, müfredat, kitap konularıyla meşgulüm, bizim üstümüzde böyle bir sözleşmenin gölgesi mevcut değildir, tamamen hür olarak çalışıyoruz.”

Aynı konu bir de Milli Eğitim Bakanı’na sorulmuştu, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un Fulbright Komisyonu hakkında gelen soruya verdiği cevap şudur:

“Bir tek soruyla yol haritamızı anlayabiliyorsanız… Şimdi bakın Ful ve Bright ne güzel isim değil mi? Koyarken düşünmüşler. Fulbright Komisyonu şehir efsanesi değil, bu ülke efsanesidir. Gerçekten bir şey yapıyorsak bunu biz yapıyoruz. Ben Ankaralı bir ülkenin evladıyım. Bunu Ankaralılar yapıyor emin olun, bunu yapmayan da biziz. Bunu Erzurumlular, İzmirliler yapıyor. Elbette bazı dışsal faktörler harekete geçmek isteyecektir. Bu dışsal faktörler bizi etkilemek isteyecektir, ben onların kendi vazifeleri ile meşgul olduklarını düşünüyorum. Bizim milli vazifemiz var, bu ülkeye borcumuz var. Bizim defterimizde böyle bir şey yazmıyor.”

Benim ulaştığım bilgiler bunlardır.

İddia sahiplerinin elinde farklı ve güvenilir bilgiler varsa bunu öğrenmek milletimizin hakkıdır.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
549 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...