logo

28 Eylül 2018

Zulmü Meşrulaştırmada Terör


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Terör tam olarak tanımı yapılmamış ve sınırları belirlenmemiş bir olgudur. O yüzden herkes kendi bakış açısına göre bir terör tanımlaması yapıyor. Terör kavramı veya nitelemesi yerine göre zulüm uygulamalarının meşrulaştırılması için de kullanılıyor. Oysa zulüm başlı başına bir suçtur ve gayrimeşrudur. Terör gerekçesine dayansa bile yine de haklı ve meşru kabul edilemez. Terör karşısında dahi adalet ve hukukun icra edilmesi gerekir. Çünkü adalet ve hukukun amacı her suçluyu suçuna lâyık bir cezayla cezalandırmaktır. Zulüm ise insanların ya haksız yere herhangi bir suç işlemedikleri halde mağdur edilmeleri ya da suç işleyenlerin hak ettiklerinden fazla bir cezaya maruz bırakılmalarıdır.

Terörün, zulüm ve haksızlıkların meşrulaştırılmasında çeşitli yöntemlere başvurulduğunu görüyoruz. Örneğin haksızlık eden kendisine karşı yapılanı “terör” olarak nitelendirmek suretiyle kendi haksızlığını ve zulmünü meşru olarak göstermeye çalışıyor. Siyonist işgalcinin Filistin’de yaptığı gayrimeşrudur. Filistinlilerin bu zulüm karşısında haklarını talep etmeleri ve bu amaçla fiili mücadeleye başvurmaları ise meşrudur. Çünkü onların vatanları işgal edilmiş, toprakları gasp edilmiş, insanları haksız bir şekilde yurtlarından çıkarılmış, evleri yıkılmış, kendilerine işkence edilmiştir. Ama siyonist işgalci özellikle Batı dünyasında yürüttüğü propaganda faaliyetlerinde kendisine karşı yapılanı “terör” olarak lanse etmek suretiyle kendi yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışıyor.

Bazen de “terör” olgusu haksızlıkların üstünün örtülmesi ve ölçüsüz bir şekilde şiddete başvurulmasının gerekçesi olarak kullanılabilmektedir. Suriye’de IŞİD’in icra ettiği terörün Suriye halkına karşı yürütülen savaşın bir gerekçesi olarak kullanılması da buna bir örnektir. Bu açıdan IŞİD’in icra ettiği terör ve şiddet gerek Baas rejiminin ve ona destek veren dış güçlerin, gerekse bu rejimin rahatlaması için olaylara müdahale eden ABD liderliğindeki koalisyonun işine yaramıştır. Bugün İdlib’de kuşatmaya alınan halkı savunmayı amaçlayan direniş güçlerinin etkisiz hale getirilmesi için “terör” olgusundan ve kavramından yararlanılmaya çalışılması da böyle bir oyundur. Oysa buradaki direnişin IŞİD terörüyle herhangi bir ilişkisi yoktur ve bu terörü kesin bir şekilde reddetmektedir. Buradaki direnişin amacı rejimin baskı ve tehditlerine karşı bir savunma hattı oluşturmaktan ibarettir ve burada asıl teröre başvuranların, Suriye’nin değişik bölgelerinden çıkarılarak buraya iltica etmeye zorlanan halka karşı şiddete başvuran rejim güçleri ve onların arkasında duran işgal güçleri olduğunu söylemek gerekir.

Terör gerekçesi yerine göre sivil toplulukların mağdur edilmesine neden olan zulüm uygulamalarının meşrulaştırılması için de kullanılıyor. Bugün Suudi Arabistan’ın liderliğinde oluşturulan Körfez koalisyonunun Yemen’de izlediği politika da buna bir örnektir. Husi örgütüne karşı savaştığını iddia eden bu koalisyon sivillerin ciddi şekilde mağdur edilmelerine ve zarar görmelerine neden olan uygulamalara başvurmaktadır. Bu uygulamalar yüzünden Yemen’de sivil halk ciddi sıkıntılar ve zorluklar yaşamaktadır.

Terör kavramından yerine göre de yargı zulmüne gerekçe oluşturulması amacıyla istifade ediliyor. Mısır’daki Sisi cuntasının, muhaliflerini tasfiye etmek amacıyla yargı mekanizmasını kullanması ve icra ettiği zulmü teröre karşı savaş olarak nitelendirmesi de bunun en bariz örneklerinden biridir.

Zulmü meşrulaştırmada terörün bir gerekçe olarak kullanılmasının bunların dışında da değişik yöntemleri var. Onun için zalimlerin kendilerini haklı çıkarmak için “terör” yaftasını kullanma oyunları karşısında dikkatli olmak gerekir.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
375 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...