logo

28 Eylül 2018

Yılanın önündeki tavşan kim?


Abdurrahman Dilipak
a.dilipak@gmail.com

Önce yılan kim: ABD. Peki, tavşan kim: AB ve tabi Almanya.

Bunu kim söylüyor: Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas.

Nerede, ne zaman, niçin söylüyor: BM Genel Kuruluna giderken, giderek bozulan ABD-AB ilişkilerinin geleceği ile ilgili olarak Almanya’da söylüyor.

Başka ne diyor: Transatlantik ortaklığın 2018’in koşullarına uyarlanması gerek, uymuyor. Transatlantik ilişkilerde yapısal değişikler var. Bunlar Trump’tan sonra da kaybolmayacak. Almanya’da özellikle de Avrupa’da buna stratejik olarak hazır olmak lazım. Artık ABD ve Avrupa’nın yolları ayrıldı. ABD ile ilişkiler Trump sonrası da düzelmeyecek gibi gözüküyor. Almanya ve daha doğru ifade ile Avrupa duruma stratejik olarak hazır olmalı. Biz eskiden ABD yönetimi ile her seviyede her kritik konuda müzakerelerde bulunurduk, bugün, yarın ne olacağını başkanın Twitter hesabından öğreniyoruz. Biz şahsiyetimizden ödün vermeyeceğiz. Biz Avrupalılar, Twitter’dan ertesi gün ne paylaşılacağını bekleyip yılanın önündeki tavşan gibi oturmamamız lazım.

Bu ne anlama geliyor: Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna. İnceldiği yerden kopsun.

Bu aynı zamanda NATO’nun da sonu demek.

İngiltere şimdilik bekliyor. Fransız ve İtalyan derin devleti gelişmeleri izliyor. Yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Trump bu belirsizlik ortamında tam gaz ilerliyor. Trump’ın tek müttefiki İsrail ve Evengalişler. Yoksa Vatikan’la da yıldızı barışmıyor. Onun dışında herkesle kavgalı. Türkiye ile kavgalı, Rusya ile kavgalı, Çin ile kavgalı. Fincancı dükkânına giren fil gibi sağa – sola saldırıyor.

Biliyorsunuz Almanya ve Japonya mahcur ülke. Hâlâ işgal altındaki ülkeler statüsündeler. Bu iki ülke bu durumu boyunduruklarından kurtulmak için fırsat bilebilir. Tabi Almanya’nın bu konuda önce İngiltere ve Fransa ile anlaşması lazım.

Aslında Vatikan bugün dini bir kurum olmanın çok ötesinde bir şey. Onların esoterizmine göre, zaten tarihin sonuna gelindi. Bundan sonra Papa yok. Tabi Patrik de yok.

Bir Yahudi hahamın görüşüne göre, kilise 19. YY son çeyreğinde savaş, demokrasi, sosyalizm, siyaset, bilim ve teknoloji karşısında ruhaniyetini kaybetti ve ağır bir yenilgiye uğradı. Liberal siyaset ve ekonomi ateizmi ve agnostizmi besledi. Batı ruhunu kaybetti. Seküler bir dünya karşısında sadece kültürel ve folklorik bir aidiyet merkezi haline geldi. Piyasa kiliseyi teslim aldı.

Onun için Evengalişler Tanrıyı kıyamete zorlamaya çalışıyorlar ki, bu işleri düzeltmek için İsa Mesih yeryüzüne geri dönsün. Bunun için de bir an evvel, işlerin düzelemeyecek şekilde bozulması gerek.

İsrail karşıtı bir Rabbi, özetle şöyle diyor: Yahudiler ise Siyonizm’e teslim oldular ve ruhaniyetlerini kaybederek ideolojik ve politik bir harekete dönüştüler. Örtülü bir faşizmin sarhoşluğu içindeler. Sahip oldukları, güç ve serveti Tanrısal bir iktidar için değil, kendi hegemonyaları için kullanmak istiyorlar.

En önemlisi batı aileyi kaybetti. Geleceğini kaybetti. Umudunu kaybetti. Batının dünyaya verecek bir mesajı kalmadı. Havayı, suyu, toprağı kirlettiler. Dünyayı sömürdüler. Kızılderilileri öldürüp, karaderilileri köleleştirdikten ve sarı ırkı teslim aldıktan sonra kendi aralarında 100 yıl savaştılar bu sömürü mirasını paylaşmak için. Yine tatmin olmadılar. Son 300 yılda oldu bütün bunlar. Son yüz yılda ise, iki dünya savaşı, bir soğuk savaş ve bugün gelinen noktada ise beyaz adam yeni bir dünya savaşı için kollarını sıvamış gözüküyor.

Bugünün bilim, sanat, felsefe, teknoloji adına ne yaptılar ve ne söyledilerse neredeyse tümü gasp ve yağmadır. Her şeyin içini boşalttılar. Son yüz yılda eski kelle avcıları, beyin avcılığı ile dünya mirasının tek varisi olarak çıktılar tarih sahnesine.

Tarihin sonu, medeniyetler arası çatışma dedikleri buydu. FETÖ böyle bir planın parçası idi. BOP da öyle. Şimdi ellerinden oyuncağı alınan çocuk hırçınlığı ile sağa-sola saldırıyorlar.

BM onların oyuncağı, tabi Güvenlik Konseyi de. IMF de, Dünya Bankası da, LIBOR da, FED de, NATO da. RCD, CENTO ve benzeri birçok kuruluş hep aynı gaye ile kuruldu.

Bunlar insan hakları, demokrasi, hukuk düzeni, çevre, hepsi birer makyaj malzemesi. Çıkarları söz konusu olduğunda bunların hiçbir değeri yok. Hepsi birer helvadan puta dönüşüyor. Din, ahlak, gelenek, tarih her şeyi tahrip ettiler. Bu yapıya dahil olan herkes, şeytanın işbirlikçisi oldular. Kapitalizm, herkesi kendi kanlı saltanatının ortağı haline getirdi, Doları ve bir takım kurumları ile. İnsanları kendi kavramları ile düşünmeye zorladı ve zihinleri teslim aldı, romanı, filmleri, oyunları ile.

2. Dünya Savaşında en büyük oyuncaklarından biri olan Faşizmi kırdı attı. Ulus devletler ve ulus kimlikli milliyetçilik hareketleri, 1700’lü yıllardan başlayarak dünyadaki bütün gelenekse devlet yapılarını yakıp yıktı. 1990’ların başında komünizm çöktü. Komünizm, sosyalizm, liberalizm, demokrasi maskesi altında yaptığı, kutsala savaş açmak, geleneksek yapıları tahrip ederek atomize etmekti. Toplumu agnostik hale getireceklerdi. Getirdiler de. İnsanlar neye inanacaklarını şaşırdılar. Önce komünistleri ve sosyalistleri faşizmle savaştırdı, sonra solu kendi içinde birbirine kırdırmayı deneti, Sovyetçisi, Maocusu ile. Tam tek kutuplu bir dünya kurmayı hayal ediyordu ki, bir “one minute”, “Mavi Marmara” ile tarihin akış yönü değişti. Şimdi ırmak kendi yatağını arıyor. FETÖ ve BOP bu akış karşısında sürüklenerek savruldular. Kapitalizm suçüstü oldu. Bugünkü kriz kapitalizmin krizidir.

Mesele dolar/döviz meselesi değil. Çok daha büyük bir tehditle karşı karşıyayız. Kim bilir belki de yılanın karşısındaki tavşanlar sadece Almanlar değil. Bu aslında batılı olan herkese yönetilmiş bir eleştiri değil. Doğduğu toprağı ve anne-babayı insanlar kendileri seçmediler. Ama onların yaşadıkları refah ve zenginliğin arkasında bu sömürü mirası var. Elbette batıda da akıl ve vicdan sahibi insanlar var. Onlar da bu gerçeği reddetmiyorlar zaten. Onlar bu eleştirinin dışında. Onu belirtmek isterim. Eleştirim bu ganimetin mirasyedisi olmanın ötesinde bu sömürü düzenini sürdürmek isteyenlere, kendilerinden olmayan herkesi düşman görenlere.

Bu şeytani oyuna karşı biz. Tüm Müslümanlarla müttehid, tüm mazlumlar ve erdemli insanlarla müttefik, bize düşman olmayan, kapitalizmin kirli oyunlarından kurtulmak isteyen herkesle itilaf içinde hep birlikte “hayır” diyebiliriz. Buna o batılı erdem sahibi herkes de dahil.

Almanlar, daha geniş anlamda akıl ve vicdan sahibi batılılar, eğer yılan karşısında tavşan gibi pısıp beklemek istemiyorlarsa, önce geçmişteki kendi sorumluluklarını da hatırlayarak bir özeleştiri yapmalılar. Yoksa kurdukları düzen kendi evlatlarının da başına bela olacak. Selam ve dua ile.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
402 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...