logo

07 Haziran 2019

Yargıda asıl sancı


Ahmet Taşgetiren
a.tasgetiren@gmail.com

Cezaevleri ağzına kadar dolu, hatta taşmış durumda. Ne yapmalı? Bir kısmını bir şekilde dışarı çıkarmalı. İnfaz sisteminde düzenleme olsun, “terör suçları, tecavüz benzeri suçlar hariç” diğer adli suçlarda ceza indirimi olsun. 100 bine yakın insan böylece cezaevinden çıkmış olur ve geride kalanlara yatacak yer açılır!

Böyle bir hazırlık var. Yargı reformu stratejisi ile birlikte bu süreç de ilerliyor.

Bir süre önce Yargı Reformu Stratejisi açıklandı. Ben bu tür girişimlerde asıl sancıyı bildiğimiz ama hakim iklim sebebiyle etrafında dolaştığımız izlenimi ediniyorum.

Asıl sancı ne?

Olağanüstülük iklimi.

Hep yazıyorum Türkiye bu tür olağanüstülük iklimleri içine girer ve yargının kimyası değişir.

En alt kademeden en tepeye kadar…

Yani kolluk kuvvetlerinin bakışından, savcılıklardan Anayasa Mahkemesine kadar.

Tek Parti döneminde mahkemelerin adalet dağıtması mümkün müydü?

27 Mayıs sonrasında Yassıada Mahkemelerinde adalet gerçekleşir miydi?

12 Mart, 12 Eylül mahkemeleri askeri iradeden bağımsız hhareket edebilir miydi?

28 Şubat’ta askerleri ayakta alkışlayan yüksek yargı mensuplarından başörtüsü yasağı ya da parti kapatma konusunda adil karar beklenebilir miydi?

Beklenirdi de, netice şu şu partilerin kapatılması, başörtüsü yasağının anayasaya uygun olduğu şeklinde olurdu. Anayasa Mahkemesi’nin kimyası ona göre şekillenirdi ve yüksek yüksek yargıçlar oturup gerekçe üretirlerdi.

Bugün de Anayasa Mahkemesi’nden şaşırtıcı kararlar çıkıyor. Yargıçlar “İklim”den etkileniyor.

İklim ne?

İklim dün tek parti iklimiydi, ardından 27 mayıs darbe iklimi geldi, ardından yine darbe, yine darbe, sonra örtülü darbe iklimleri geldi.

Şimdi ne iklimi var ki yargının kimyası sağlıklı işlemiyor?

Biliyoruz yargıda bir FETÖ iklimi yaşandı. Orada sınırlı bir savcı – yargıç grubu, yargıyı kendi hesaplarına kullandılar. O yapının kötülüğü konusunda Türkiye’de farklı düşünen olduğunu sanmıyorum.

Sonra bir darbe girişimi yaşandı. 15 Temmuz.

Hüner, yargıyı bu tür zamanlarda içine girdiği türbülanstan korumaktı. İktidardaki kadrolar, daha önce bu tür durumlarda yargının darbesini yemiş insanlardan oluşuyordu. Yanlışlığın kendi zamanlarında oluşmasını önleyebilirlerdi.

Ama olmadı. Tüm sistem yeni bir kimya içine girdi. Birkaç yıldır yargı ile bağlantılı tüm alanlarda o kimyanın yan etkilerini yaşıyoruz.

KHK’lar… Olağanüstü hal. Olağanüstü Hal Komisyonu. İlk derece, istinaf, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi… FETÖ borsası. Yargıda aklandığı halde göreve dönemeyenler… Örgüt üyesi olmadığı halde örgüte yardım ve yataklık edenler… Olmadık insanların FETÖ şüphelisi olarak gözaltına alınması, tutukluluğu, yıllara uzanan tutukluluklar… İltisaklar, irtibatlar… Aynı anda hem PKK, hem DAİŞ, hem FETÖ suçlaması ile tutuklanmalar… Tutuklamaların cezalandırmaya dönüşmesi… Adalet Bakanı’nın ifadesiyle sık sık devreye giren ama bedelini vatandaşların ödediği “PARDON”lar…

Bu arada Trump’ı ve Merkel’i olduğu için cezaevinden çıkanlar…

Bir Trump ve Merkel bulamadıkları için yıllarını içerde geçirenler…

Kimi vatandaşın adalet duygusu fesada uğrarken, medyanın yargısız infazları… Hınk deyicilerin adalet duyarsızlığı…

İnsanın aklından şu soru geçmiyor değil. Acaba şu andaki yargı ikliminin koruyucu – kollayıcıları, kendileri böyle bir iklime maruz kalmak isterler miydi? Sabaha karşı gözaltına alınmak, uzatılmış gözaltılarla iradesi çözülmek, “Hele bir tutuklayalım” mantığıyla tutuklanmak, aylarca iddianame beklemek, sonra çarpık iddianamelerle boğuşmak, sonra “Bizden çıksın” mantığıyla ilk derecede, istinafta, Yargıtayda mahkum edilmek, sonra AYM’de, AİHM’de adalet aramak…

“Avrupa’dan bir ses çıksın da, bizimkiler zorlansın” gibi bir adalet arayışına mahkum olmak…

Evet efendim, yargının gerçek sancısını hepimiz biliyoruz. O sancı dindirilmeden reform- meform olmayacağını da biliyoruz.

Türkiye’de olması gereken “Yargı gücü bizim elimize geçti artık herkesi yargı kılıcı ile terbiye ederiz” mantığından kurtulmaktır. Bu mantık maalesef dönem dönem onu – bunu -şunu yani herkesi zehirliyor. Ta ki, sonra gelenin kılıcı ile “Keşke biz şöyle yapmasaydık” deninceye kadar. Ne yazık ki o arada bir çok can gidiyor.

(KARAR)

Etiketler:
Share
255 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...