logo

16 Eylül 2018

Yahya Kemal yetmezse biraz da David Bowie


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Mevsimler insanların fiziki dünyalarında olduğu kadar, ruh dünyalarında da derin izler bırakır. Sonbaharda güneş ışınlarının azalmasıyla birlikte depresif duyguların ortaya çıkması yaygın bir kanaattir.. Uzmanlar bu artışın, karanlık nedeniyle beyindeki ‘melatonin’ hormonunun daha çok salgılanmasına bağlıyorlar.

***

İşin tıbbi boyutu bir tarafa, ben her yıl yazın veda edişini hüzünle izleyenlerdenim. Çünkü hemen arkasından sonbahar geliyor, elbette sonbaharla bir alıp veremediğim yok, ama arkasından kış gelmese…

Her yıl olduğu gibi bu kez de sonbaharı Yahya Kemal’in “Eylül Sonu” şiiriyle karşılıyorum:

/Günler kısaldı. Kanlıca’nın ihtiyarları

Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.

Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa…

Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa…/

Galiba insanlar biraz da mevsimlerin özelliğine göre farklı duygulanımlar içinde oluyorlar. Benim gibi Sonbaharda Yahya Kemal’le başlayıp Rock müziğinin efsane ismi David Bowie’nin “The Nex Day” albümüyle devam etmeleri bundan olsa gerek…

“The Next Day” albümünde Bowie tüm kariyeri boyunca olduğu gibi yine toplum hakkında derin gözlemler yapmayı sürdürmüş. Şarkılarında ölüm, yaşadığımız dünyanın acı gerçekleri, savaşlar, silahlar, sona eren iktidarlar, biten ilişkiler, insanoğlunun zayıflıkları, paranoya, yalnızlık, tutku ve aşk var.
Albümdeki “You Feel So Lonely You Could Die”da ise Bowie’nin yalnızlığa dair sözleri söylerken sesiyle birlikte ruhu da titriyor sanki. “Kapıyı kapamadan önce seni net bir şekilde görmek istiyorum. Bir direkten sallanan ceset olarak görebiliyorum seni. Düşüşünü görebiliyorum, odanda inlediğini görüyorum”derken ruhunun adeta şiddetle savrulduğunu hissettiriyor.

Kuşkusuz tüm zamanların en iyi Bowie şarkısı “love ıs Lost.” “Love Is Lost”, kaybolan aşkın arkasından duyulan hüzün ve öfke karışımını kusursuz bir şekilde yansıtıyor.

Rock müziğinin tüm zamanlarda böylesine ön planda olmasının ve özellikle de genç zihinlerde müthiş bir rüzgar estirmesinin temelinde, bu müziğin ortaya çıktığı 1960’ların fırtınalı yılların büyük payı olduğu kanaatindeyim.

Bilindiği gibi 1960’ların sonu dünyada; gençlerin-protestçilerin, dünyanın birçok ülkesindeki fırtınalı olaylar ve ABD’nin Vietnam’ı savaşa sürüklemesi ve ağır kayıplar verilmesi sonucu gösterdikleri başkaldırının en üst düzeye eriştiği yıllar olmuştur. 1967 yılında Scott McKanzie adlı genç bir şarkıcı şöyle sesleniyordu:

“Eğer San Francisco’ya gidiyorsan,

Mutlaka çiçek tak saçlarına…”

***

‘If You’re Going To SF’ isimli bu şarkı; herkesi, saçlarına çiçek takarak dans etmeye ve bütün sokaklara çiçek atmaya çağırıyordu. Çünkü altmışların ateşli, dinamik ve politik genç kuşağı, düşünsel ihtiyaçlarını karşılama işlevi bekliyordu müzikten.

Yazıya Yahya Kemal’le başlayıp David Bowie ile devam etmemi yadırgayanlar olabilir biliyorum ama, ne yapalım sonbahar işte… İnsan bazen duygularını kontrol edemiyor ve gönlünü şarkılara kaptırıp uzaklara gidiveriyor…

Etiketler: » » » » »
Share
624 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...