logo

Vize başvurusu


Yıldız Ramazanoğlu
y.ramazanoglu@gmail.com

Vize başvurusu hemen bitsin de günüm bana kalsın diye randevuyu en erken saate aldım. Karanlığın oldukça kesif olduğu, sokakta kendiminkinden başka ayak sesinin bulunmadığı, köpeklerin sürüler halinde başları önlerinde vakarla yürüdükleri bir vakit. Mahalleden ana caddeye çıkınca, uzun metrobüs yolunda benim gibi başka erkenciler de katılmaya başlıyor yürüyüşe. Peki metrobüs dilemmasında nasıl oluyor da bir insanın önünde bomboş araç durduğunda bile oturacak bir koltuk kalmıyor sorusunun cevabı çok yazılar kaldıracağı için şimdilik bahsi diğer.

***

Mecidiyeköy’de indiğimde vakit çok erkendi. İç taraflarda kalan adrese gitmek için birkaç kişiye yol sordum ve her biri zıt istikametleri işaret edince seslice güldüm, sorduğum iş merkezi avm karışımı binanın adını hiç dinlemeden, kale almadan herkes gönlündeki gökdeleni tarif ediyordu çünkü. Ses tonlarında hiçbir yanılma payı veya tereddüt yok. Bilmiyorum demek zaten caiz değil böyle durumlarda. Yağmur hırs yapmış durumda, sağanak yolları kayıkla geçilecek derelere çevirmek üzere. Rüzgar her seferinde olduğu gibi, hiç halden anlamadan şemsiyeyi ters çevirip tellerini koparıyor. Vize mülakatına sudan çıkmış kedi gibi varmanın alemi yok, bir saçak altına sığındım haliyle. Oturup çay içecek yağmurun dinmesini bekleyecek kadar vakit var daha. Yan yana dizili sonsuz kafe ve restoran sırasında sandalyeleri dışarılara taşmış üstü brandalı bir masayı seçip insanların üzerinden geçen gün doğumunu idrak etmeye çalıştım. Ne yapalım, bizim doğamız insan bina ve asfalt buralarda. Bizim evin ıssız sokaklarından, izbe geçitlerinden sonra ne ara caddeyi ele geçirdi bu iğne atsan yere düşmez kalabalık. Sanki İstanbul Anadolu’yu hatta Suriye’yi, Türkî devletleri, Doğu Avrupa’yı önüne katmış şehrin bütün renkleriyle gayrı resmi geçit yapıyor. Bir bakıma podyum bütün caddeler. Bu saatte uyku sersemi çocuklarıyla okul için yola çıkmış kadınlar, giyimlerine son derece özen gösteren büro çalışanı gençler, bu erken vakitte makyajına geniş bir zaman ayırdığı belli olan iş kadınları, erkeklerin envai çeşit saç modelleri, deri, ekose, gabardin, kaşmir, polyester, polar hatta kimi pullu payetli nice kaban çeşitleri, rengarenk atkılar, çantalar, ayakkabılar arzı endam etmekte. Bir fotoğrafçı yarım saatte dünyanın en ilginç portrelerini çekip bir galeri hazırlayabilir kendine. Fakat bu sefer de insanların rızasını almak gerekir mi gerekmez mi tartışmasıyla uğraş dur.

Yüksek ya da engin binaların saçaklarına sığınmış gençler incecik giysilerle titreyerek sigara içiyor. Ne zaman işbaşı yaptınız, ne ara teneffüs verdiniz de taze ciğerlerinizi zehirli dumanla doldurma saati geldi, anneliğim tutuyor ister istemez, neredeyse gençlere birer nefes açıcı sakız dağıtacak raddeye gelmişken Allahtan kendimi aradığım binanın önünde buldum. Konsolosluk AVM’nin en kuş uçmaz kervan göçmez yerinde. Girişte tuhaf bir göz teması içinde arama tarama kontrol, sonra yürüyen merdiven sonra asansör derken vize katındayım. Daha önce kurşun ve ses geçirmez camların arkasından hepimize potansiyel suçlu muamelesi yapan kendi yurttaşlarımız gitmiş, yerlerine az da olsa gülümseyen başka kendi yurttaşlarımız mı gelmiş ne? Neyse bitti işlemler. Avrupa ile vize meselesini çözmek için atılan adımlar akim kalmasa da bir an evvel çözülse bu mesele. Sonuçta biz herkese başımızın üstünde yeriniz var diyorsak gelenlerden de aynı tavrı beklemek hakkımız.

***

Üst geçitten bakmak ibreti alem. Sık aralıklarla dizilmiş yüksek binalar panoramasına burada doymak mümkün. Az biraz gökyüzü, şemsiyelerin hüzün verici yoğunluğu derken meğer yağmur dinmiş. İnsanlar plazalarda, bürolarda tasarlamak, yazmak, pazarlamak, sıkılmak, konuşmak, kahve içmek ve daha nice işlerle meşgul. Ali Sami Yen stadını arıyor gözüm eski bir alışkanlıkla. Birkaç kez maçtan dağılanlar arasında ezilme tehlikesi geçirmişliğim vardır ama bir parçamızdı sanki, spor tarihimizin köşe taşlarından bir binaydı. Sanırım güvenli olmadığından ve yetersizlikten yıkıldı. 2011’de yıkım kararı alınırken inşallah yeşil alana dönüşür burası da binaların içinde boğulan insanlara bir nefes olur demiştim ama göz açıp kapayana kadar korkunç binalar doluştu. Aşağıda karınca gibi sıralanmış ilerlemeyen araçlardan akıl almaz bir otomobil filosu.

Dönüş için metrobüse doğru ilerlerken vize kabininde büyük bir soğukkanlılıkla sorulan sorular takıldı aklıma. “Herhangi bir şekilde ve veya ortamda terörist şiddeti meşru ilan eden veya öven yahut başkalarını terör eylemlerine veya ciddi suçlara teşvik eden görüşler dile getirdiniz mi.”Tamam da önce bir Türkçe lazım değil mi? bu nasıl bir cümle. Evet diyeceksem neden buradayım.

“İyi bir insan olmayabileceğinizin düşünülmesine yol açabilecek başka herhangi bir eyleme karıştınız mı.” Henüz karışmadım ama içimde üç vakte kadar karışacağıma dair kuvvetli bir his var diyebilir diye düşünülmüş herhalde. “İyi insan”dan kastımız ne derse biri konuşmaya hazır mısınız uzun uzadıya. En iyisi bu tuhaflıkların bir an önce son bulması.

(KARAR)

Etiketler: » » » »
Share
524 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...