logo

29 Temmuz 2019

“Ülkeyi dönüştüren AK Parti dönüşümden muaf olamaz”


Yasin Aktay
y.aktay@gmail.com

31 Mart-23 Haziran seçimlerinin şu ana kadar hissedilen-yaşanan bütün etkileri, bana göre, Türkiye’de kurulu demokratik sistemin herkes açısından ne kadar sağlıklı işliyor olduğunu gösteriyor. Olaya sadece AK Parti açısından bakmıyorum ama sadece AK Parti açısından bakıldığında bile neticede Türkiye’yi yönetme sorumluluğu hâlâ üzerinde bulunan iktidar partisi olma vasfıyla da çok kazançlı olduğu bir tablo olduğunu daha önce söylemiştim.

İstanbul ve Ankara gibi iki büyük şehri kaybetmiş olsa bile demokratik, hukukun, kuralların ve kanunun işlediği bir Türkiye görüntüsünün güçlü avantajını elde etmiş oldu. Bu görüntünün değerinin, başka türlü kazanılmış bir seçimin getirilerinden kesinlikle çok daha fazla olduğu ortada.

Bu görüntüden çok daha önemlisi toplumun maksimum derecede geniş kesimlerinin şu anda yönetime katılmış olduğu, dolayısıyla paylaşımın daha adil yapıldığı yeni bir toplumsal dengeye ulaşılmış olmasıdır.

Siyasal farklılıkları bir an için bir kenara bırakarak bu katılımın hayırlı olduğunu ve muhalefeti de bu ülkenin, bu halkın, bu tarihin ve kültürün sorumluluğuna daha fazla aşina kılmakta olduğunu söyleyebiliriz. En azından siyaset yoluyla sonuç alabilmenin tadına varmış olmanın kendisine yükleyeceği bir aklın olması kaçınılmazdır. Bu akılla kendisine gelmeyen topluma kendisi gitmek durumunda kalacağını bekleyebiliriz. Bunun neticesinde Türkiye demokrasisinin ileriye doğru daha da olgunlaşarak gelişmesini umabiliriz.

Türkiye’ye çetin mücadelelerle hem siyasi alanda hem de toplumsal-ekonomik kalkınma boyutunda gerçek anlamda bir devrim yaşatan AK Parti ise bu süreçte siyasi rekabetin hakkını kendi özgeçmişiyle mütenasip biçimde vermeye devam edebilmek için etkili biçimde güncellemeye ihtiyacı olduğu sonucunu isabetli olarak çıkarmış durumdadır.

Güncelleme, aslında AK Parti’yi AK Parti yapan temel ilke, değer ve tarzdan kopmayı değil, bilakis onlara yeniden dönmeyi gerektiriyor.

Sorun o ilkelerde değil, AK Parti’nin zamanla o ilkelerden uzaklaşmasındadır. Önceki seçimlerden birinde Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan parti kadrolarında oluşan bir “metal yorgunluğu” olarak teşhis etmişti bu uzaklaşmayı ve çözüm olarak bu yorgunluk izlerinin görüldüğü kadroları tasfiye etme yoluna girilmişti.

Kanaatimce bu metal yorgunlarının teşhisinde de onlara yapılan muamelelerde de, onların yerine ikame edilen kadroların tercihinde de tutulan yol daha büyük sorunlara yol açmıştır. Bir siyasi harekette görevlerin tedavülünün bir tasfiye havasında gerçekleşmesi, her aşamada yeni kırgın kitlelerin oluşmasına yol açmaktadır.

Hele yeni gelen kadroların eskilerle hiçbir vefa ve gönül bağı bırakmamaları, hatta devraldıkları makamlarla ilgili bir “devri sabık” pratiği ortaya koymaları partide eskilerle yeniler arasında bir sürekliliğin kalmadığı bir kopukluk atmosferine yol açabiliyor. Oysa kurulurken güçlü bir geleneğe dayanmakta olan AK Parti şimdi kendi içinde bir fikir, mücadele ve davranış geleneği oluşturmakta zorlanacak hale gelebiliyor.

Sayın Cumhurbaşkanımız Cuma günü AK Parti İl Başkanları Toplantısı’nda Olağan Kongre sürecine beklenenden bir yıl erken gidileceğini duyurdu. Bu, aslında sözkonusu durumun yarattığı sancılarla ilgili, özellikle seçim sonrası değerlendirmelerde yapılmış teşhisler için en acil tedavi yolu. Bu yola girilirken belli ki bazı kadrolar tazelenecek, yenilenecek, değişecek.

Tazelenme, yenilenme, değişim.. Hangi kelimeyi seçersek seçelim yaşanacak görev devir-teslimlerinin dayandığı teşhislerin mutlaka metal yorgunları teşhisinden çok daha dikkatli yapılması gerekiyor. Parti içinde emeği geçmiş insanların gerçekten bir hizmet ve emek yarışı bayrağını devrediyor olduğu hissiyle hareket etmesi temin edilmelidir.

Tabii bunu temin etmenin yolu her şeyden önce bu felsefeye sahip insanların seçilmesinden geçiyor. Ne yazık ki AK Parti bir iktidar partisi olmanın handikapını burada yaşıyor ve buna karşı etkili bir tedbir hala ortaya konabilmiş değildir. İktidar partisinde göreve ihtirasla talip olan, ama partinin benimsediği davayla hiçbir alakası olmayanlar çok olur. İktidar partisinin iktidarından aslan payını almaktan başka bir hevesleri yoktur ama daireye girebilmek için en değme dava mücahitlerinin kılığına bürünmekten de geri durmazlar. Tabii dava onlara bir makam, mevki, ganimet verdiği yere kadar davadır. AK Parti’nin ne ilkeleri, ne amaçları, ne felsefesi onları zerre kadar ilgilendirmez.

Bir kitle partisi olarak tek başına 17 yıl iktidar olan bir partide bunun dengesinin kurulmasının çok kolay olmadığı takdir edilebilir elbet, ama mesele bu siyasal habitusun partinin bir geleneğine dönüşmesidir ve Kongre bu konuda ciddi bir güncelleme fırsatı verecektir. Erdoğan’ın Olağan Kongre sürecini ilan ettiği konuşmasında söylediği şu sözler, AK Parti’nin Türkiye’yi dönüştüren bir partinin yeri geldiğinde dönüşüme kendinden başlamaktan çekinmeyeceğinin habercisi:

“Ülkeyi dönüştüren bir partinin kendini bunun dışında tutması düşünülemez. Amacımız, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da şahsiyetli, söyleyecek sözü olan, iddia sahibi, milletimizin değerleriyle kuşanmış kadrolarla AK Parti ailesini genişletmektir. Önümüzdeki dönemde teşkilatlarımızın kadrolarını güçlendirmenin yanında geleneksel siyaset usullerine yeni yöntemler de ekleyeceğiz. Gerekirse yeni birimler ihdas etmek suretiyle teşkilatlarımızı siyaset yapım sürecinde daha aktif hale getireceğiz.”

Partinin bir güncellemeye ihtiyacı olduğu çok açık, ancak bu ihtiyaç sadece kadroların değişimiyle yetinerek karşılanabilecek bir ihtiyaç değil..Elbette söylemler, siyasetler, programlar konusunda da güncelleme talep eden çok konu var. Hatta işe öncelikle partinin adını da oluşturan ve her şeyin başı olan adalet anlayışı ve pratiğimizden başlamamız gerek.

Adalet, işin özü. Bir şeyin yerli yerinde olup olmadığının ölçüsü, dengesi ve hissiyatı.

Buna devam edelim.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
295 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...