logo

22 Eylül 2018

Uçak kazası


Taha Kılınç
t.kilinc@gmail.com

Türkiye ile İran arasındaki demiryolu hudut kapısı Kapıköy’de o gün yine diğer günler gibi sıradan başlamıştı. Ortalık sessiz ve dingindi. Karşılıklı yolcu ve yük trenlerinin geçtiği saatler dışında, bu dağlık bölgede zaten fazla hareketlilik görülmezdi. Yakınlarda bulunan ve ismini huduttan alan küçük kasabanın halkı için, doğal yaşamlarındaki tek yabancı şey, trenlerin her gün belli vakitlerde çalan uzun düdükleriydi. Sınırın karşı tarafında iki yıldır devam eden yıkıcı İran-Irak Savaşı’nın uğultusu, buralardan çok uzaktaydı. Ya da, öyle zannediliyordu.

O gün -3 Mayıs 1982- vakitler öğleden sonrayı gösterirken, Kapıköy semalarında kulakları sağır eden bir gürültü koptu. Gayriihtiyari bakışlarını gökyüzüne çeviren insanlar, iki savaş uçağının küçük bir jeti kovaladığını gördüler. Türkiye topraklarından İran’a yönelen jet, az sonra savaş uçakları tarafından vurularak sınırın öte yanına düştü. Yaşananlar, film sahnesi gibiydi. Şaşkınlık içindeki görgü tanıkları, bunun, zaten savaşmakta olan iki devlet arasındaki bir “it dalaşı” olduğunu zannetti önce. İran uçağı, Irak uçakları tarafından takip edilip düşürülmüştü. Devam eden savaş düşünüldüğünde, bu ihtimal gerçeğe en yakın senaryoydu. Ama işin aslı çok başkaydı:

Akşam saatlerinde yapılan resmi açıklamaların da teyit edeceği üzere, düşürülen uçak İran’a değil Cezayir’e aitti. Ve uçakta, üst düzey bir isim, Cezayir Dışişleri Bakanı Muhammed Sıddık Benyahya bulunuyordu. Bakan Benyahya ve kendisine refakat eden 13 kişi, kazada hayatını kaybetmişti. İstikameti Tahran olan Cezayirli Bakan, İran’la Irak arasında arabuluculuk misyonuyla seyahat ediyordu.

Muhammed Sıddık Benyahya, kazadan yaklaşık bir buçuk yıl önce, İran’ın başkenti Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’nde 444 gündür rehin tutulan 52 Amerikalının serbest bırakılmasına aracılık etmesi nedeniyle, uluslararası toplumun da yakından tanıdığı bir isimdi. Benyahya’nın bizzat yürüttüğü uzun bir müzakere sürecinin sonunda, Cezayir’in başkenti Cezayir’de ABD ile İran arasında imzalanan anlaşmayla, rehineler salıverilmişti. 19 Ocak 1981’de Cezayir Dışişleri Bakanlığı’nın merkez binasındaki törene, ABD adına Dışişleri Bakan Yardımcısı Warren Christopher katılmıştı. Muhammed Sıddık Benyahya’nın, “krizi bitiren adam” olarak anılması boşuna değildi.

Cezayir hükümeti, rehine krizinin çözülmesinden kısa bir süre önce, içinde yine İran’ın yer aldığı bir krizin daha sonuca ulaştırılmasında rol oynamıştı. 13 Haziran 1975’te imzalanan ünlü “Cezayir Anlaşması”, İran’la Irak arasındaki sınır ihtilafına son verirken, Cezayirli diplomatların başarı hanesine bir artının daha yazılmasını sağlıyordu.

1979’da -şu anda Cezayir Cumhurbaşkanı olan- Abdulaziz Buteflika’dan sonra dışişleri bakanlığı görevine getirilen Muhammed Sıddık Benyahya, ülkesinin “sorun çözücü” çizgisini devam ettirmeye kararlıydı. Rehine krizinin başarıyla halledilmesinden sonra gözünü Sahra’daki çatışmaya diken Bakan Benyahya, Mali’de düzenlenen bölgesel bir toplantıya giderken ölümden döndü. Bindiği uçak, 31 Mayıs 1981 günü başkent Bamako’ya doğru alçalırken kötü hava şartları yüzünden düştü. Üç mürettebatın hayatını kaybettiği kazadan sağ çıkan Benyahya, ağır yaralı olarak aylarca hastanede yattı.

İyileşip işinin başına yeniden döndüğünde, Muhammed Sıddık Benyahya, bu defa İran-Irak Savaşı’na bir çözüm bulmak üzere kolları sıvadı. Şah döneminde İran’la Irak’ı uzlaştırmayı başarmış olan Cezayirli diplomatlar, yeniden başarabileceklerini düşünüyorlardı. Bakan Benyahya, Tahran’a bizzat gidip Humeyni ve diğer İranlı yetkililerle müzakereye girişmek istedi. Ancak, onu ve beraberindekileri taşıyan uçağın 3 Mayıs 1982’de düşmesiyle, bu defa barış süreci yarım kaldı.

Muhammed Sıddık Benyahya’nın kasıtlı bir suikasta mı kurban gittiği, yoksa bir istihbarat hatası sonucu mu öldüğü sorusu, uzun yıllardan beri net bir cevap bulabilmiş değil. Olayın ardından Cezayir tarafından kurulan araştırma komisyonu, kaza alanında “Sovyet yapımı” füze parçacıkları bulmuş olmasına rağmen, konunun üzeri hızlıca kapatıldı.

Geçtiğimiz hafta, Cezayir ordusunun en üst düzey isimlerinden ve en güçlü generallerinden, eski Savunma Bakanı Hâlid Nezzar, Benyahya’nın öldüğü kazayı yeniden gündeme getirdi. Piyasaya çıkmak üzere olan hatıratında konuya değinen Nezzar, “Benyahya’nın uçağı, Saddam Hüseyin’in emriyle vuruldu” iddiasını ortaya attı. Nezzar’a göre, “Saddam, Irak’la İran’ı barıştırma adına, Cezayir yönetiminin İran’a meylettiğinden şüphelenmişti. Bir Arap ülkesinin, kardeş bir Arap ülkesine karşı İran’a meşruiyet alanı açması, büyük bir ihanetti. Cezayir’e ders vermek için, Benyahya’nın uçağını düşürme emrini vermekte tereddüt etmedi”.

En küçük bir ayrıntının bile unutulmadığı ve denklemdeki yerine oturtulduğu Ortadoğu’da, buradan bakınca bizim hiç farkında olmadığımız böyle binlerce ilginç olay var. Geçtiğimiz hafta Arap basınının en çok okunan ve paylaşılan haberlerinden biri olan Hâlid Nezzar’ın Saddam’la ilgili bu iddiasına -arka plan bilgisi eşliğinde- köşemi ayırmamın sebebi de, bölgeye daha yakından kulak kabartmaya yardımcı olmak. Biraz da, siz kıymetli okurları Ortadoğu’nun arka sokaklarında ilginç ve farklı bir gezintiye çıkarmak.

(Yeni Şafak)

Etiketler:
Share
544 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...