logo

Teknolojiyi üretmek mi zor, hukuku tesis etmek mi?


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Kendimizi bu topraklarda bildik bileli, en yakın miladı Tanzimat olmak üzere medeniyet istikametinde bazen iştahlı bazen cılız; bazen planlı bazen de gelişigüzel bir yürüyüşümüz var. Bu topraklara geliş maksadımız dahi esasen bu yürüyüşün eseridir. Osmanlı’nın yıkılışı ve Cumhuriyet’in kuruluşu da bu çabayı devam ettirir.

Çok şeyler yaptık, çoklarını da yapamadık. Birçok sahada adım attık elbette ama muasır medeniyet seviyesinin 20 ve 21. yüzyıldaki akıl almaz sürati karşısında attığımız her adım maksadı hasıl ettirmedi. Bu sürat sebebiyledir ki kendimizle yarışta pek çok zaferimiz olmakla birlikte milletler ailesinde aynı neticeye ulaşamadık. Sanayiyi, teknolojiyi, uçağı, arabayı, makinayı, silahı, tıbbi yenilikleri, bilgisayarı, dijital devrimi; şimdi de yapay zekayı keşfeden ve üreten ülkelerle aramızdaki mesafe kapanmadı. Eğitim, kültür, sanat, edebiyat, müzik, sinema, mimari, spor vesairede de sıralama aynıdır. Artık malum ki, yaratıcılık, üretkenlik, icat kabiliyeti ve elbette sermaye birikimine sahip olan ve olmayan milletlerin yarışında hep aynı netice mukadderdir.

Yakalamak arzusunda olduğumuz medeniyetin gerek şartları sadece sanayi, icat ve sermaye değildir. Bütün bunların temelinde ve hepsinin ortaya çıkmasını ve gelişmesini mümkün kılan beşeri sermaye hukuktur. Bireylerin ve milletlerin kabiliyetleri ancak hukukun üstünlüğü zemininde ortaya çıkar. Bilim, sanat, üretkenlik, tasarruf ve sermaye korku, endişe ve gelecek kaygısının olmadığı ortamlarda gelişir. Bu münasebet Batı’da da geçerlidir ve İslam dünyasının nisbeten pırıtlılı dönemlerinde de…

Batı dünyası ilerlerken bizde ne oluyordu peki?

Yarışta geri kalmak kalıcı hal aldıktan sonra, meselenin temellerini sorgulamak yerine bitmek tükenmek bilmeyen komplo teorileri bütün coğrafyamızı esir aldı. Bugün de aynı halet-i ruhiye hüküm sürüyor… ‘Aslında herşeyin iyisini hak ettiğimiz halde, bir oyunla herşeyi elimizden aldılar’ şeklinde özetlenebilecek ve arkasına eklenen bir dizi senaryo… Yarış ve rekabet gerçeğini ve o yarışın gereklerini ıskalayan anlayış böylelikle zihinlere yerleşti. Gerçeği hatırlatmaya kalkanların ya hain ya da işbirlikçi damgası yemesi de bu yüzdendir. Geri kalmışlık, gelişememe, üretememe de gerçeği reddetmenin eseridir. Eseridir ama gel de anlat, gel de ikna et!

Oysa, biz dahil gelişme arzusu taşıyan bütün milletler sanayi ve teknoloji yarışında geri kalmış olmakla birlikte birer hukuk ve demokrasi devleti olabilirlerdi. Hepsi de ‘türlü türlü oyunlara, karanlık planlara’ rağmen temel hakların ve özgürlükler yarışında ilerleyebilirdi. Uçak yapmamıza engel olanlar herhalde adil olmamıza mani olamazdı! Ve o vakit, büyük bir millet olmanın temel şartı yerine geldikten sonra tablo bambaşka olabilirdi. Ne yazık ki sanayiden, teknolojiden, internetten, dijitalden önce bu olamadı… Hepsinden önce hukuku keşfedemedik, hür düşünceyi icat edemedik…

Ve esasen, zannettiğimizin aksine daha zor olan teknolojiyi üretmek değil hukuku tesis etmektir. Bir hukuk devleti, bir hukuk toplumu olabilmektir. Bu zor yolu atlayıp final oynamaya çalışırken daha ilk turlarda elendiğimizi farkedemedik…

(KARAR)

Etiketler: » » » » » » »
Share
586 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...