logo

16 Aralık 2019

Sükse


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Dünya ekonomisi gelişmeye devam ederken, yüksek üretim ve buna bağlı düşük işsizlik ekseni gelişirken içinde bulunduğumuz kriz ve ağır işsizlik hala temel felsefemizdeki eksikliği gündeme getirmeye yetmiyor. Ekonominin içinde bulunduğu durumun sebebi olan üretim eksikliğinin nasıl olup da aşılacağına dair, iktidar merkezli bir yaklaşım duyulmuyor. “İnşaat mı üretim mi ya da geleneksel altyapı yatırımları mı ileri teknoloji mi” soruları hala cılız tartışma konuları olmaktan öteye geçemiyor.

Açık ifade etmek gerekirse, ağır finansal problemlere rağmen inşaat hala ekonominin dinamosu olma özelliğini koruyor. Belki bilinen kredi riski nedeniyle şimdilik sahada etkinlik azaldı ama felsefe olarak umut hala orada aranıyor.

Biz parayı inşaata yatırırken bizim gibi gelişme sürecindeki ülkeler ve zaten gelişmiş olanlar ne yaptılar, sorusunu tekrarlamaya gerek yok. Ne olduğu apaçık ortada. Son 10-15 yılda dünya yeni teknolojilerde birkaç kez değişip gelişirken Türkiye o yarışın dışında kaldı. Paranın bol ve ucuz olduğu dönemde, kolay borçlanabilirken sağlanan kaynaklar teknoloji alanlarına aktarılamadı. İstikbali düşünüp katma değerli alanlara yatırım yapmak yerine günün cazibesi galip geldi.

Harika siteler, büyük binalar, köprüler ve yollarımız oldu, altyapımız gelişti. Bu tercih tamamen yanlış değildi elbette. Türkiye’nin bir dönem veya belirli oranda inşaata ağırlık vermesi gerekliydi. Ne var ki, borç yoluyla transfer edilen kaynakların tamamına yakınının inşaata aktarılması bir hataydı. Yapılan hatayı bugün daha iyi görüyoruz.

Aynı dönemde stratejik bir tercih olarak 15-20 teknoloji sektörüne (savunma sanayiinde yaptığımız gibi) öncelik verilebilirdi. Bu yapılmış olsaydı ekonomi kırılgan olmaz ve en önemlisi de dış finansman bağımlılığı bu hacme mahkum olmazdı.

Şimdi Kanal İstanbul projesi yeniden gündeme geldi ve kıyasıya bir tartışma alevlendi. Sanki, 2000’lerin başından itibaren yapılan tercihlerin ürettiği sonuçlar ortada değilmiş gibi yine bir inşaat projesini; üstelik de eşi benzeri olmayan büyük bir projeyi konuşuyoruz. Maliyet olarak tahminen; yol, köprü, tünel gibi büyük projelerin tamamı kadar bir kaynağın borçlanılarak aktarılması gereken bir projeyi… Eğer meseleye sadece inşaat ve altyapı penceresinden kanala bakarsak bazı açılardan faydalı da olabilir. Ama parayı inşaat yerine daha verimli alanlara yatırmayı düşündüğümüzde kesinlikle en faydalı ve akılcı yatırım değildir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu ne kadar istediğini biliyoruz. Kabul etmek lazım, Erdoğan kalkınmacı kimliğiyle ülkeye büyük eserler kazandırdı. Şimdi, projeyi savunurken Kanal İstanbul’un dünyada da büyük sükse yaratacağını söylüyor. Haklıdır, süksesi olur.

Ancak, Türkiye’ye dünyada sükse kazandıracak başka projeler de var ve bunlara ilgi göstermek kesinlikle daha önceliklidir. Daha da hayatidir.

Birincisi, büyük ve yıkıcı bir depremin kapıyı çalmak üzere olduğu İstanbul’da depreme karşı acilen kentsel dönüşüm yapmaktır. O zaman bütün dünya Türkiye’nin insanına verdiği değeri konuşur başka bir işle kıyaslanamaz süksemiz olur. Ayrıca, mimarisi düzelmiş, binaları güvenli hale gelmiş İstanbul’un rantı da katlanır.

Ve mesela ikincisi, ileri teknolojide bazı sektörleri belirleyip elde avuçta ne varsa oralara harcayarak geleceği kurtarmak… Böyle bir girişim Kanal İstanbul’dan daha önce sonuç alır ve dünyanın her yerinde rekabet edebilen Türk markalarıyla büyük sükse yaparız.

Artık, önemli yatırımları ve devasa kaynak kullanımlarını siyasi eksenden kurtarıp verimlilik, katma değer ve küresel yarış kriterleriyle tartışmanın zamanı gelmedi mi?

(KARAR)

Etiketler:
Share
474 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...