logo

25 Nisan 2019

Sri Lanka’daki katliam


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Sri Lanka’da 21 Nisan 2019 Pazar günü başkent Colombo’da ve daha başka şehirlerde muhtelif kiliselere ve otellere yönelik olarak gerçekleştirilen saldırılarda en son verilen bilgilere göre 350’den fazla insan hayatını kaybederken, en az 500 kişi de yaralandı. Bu saldırılar ne adına ve kim adına gerçekleştirilmiş olursa olsun insanlık adına reddedilmesi gereken saldırılardır. İslam adına bu saldırıların onaylanması ve sahiplenilmesi ise asla mümkün değildir.

Her şeyden önce İslam’ın bir savaş hukuku vardır ve bu hukuka göre meşru bir gerekçeye dayalı fiili savaşın olmadığı yerde bir insanın ölümle cezalandırılması hükmünü ancak meşru hukuki bir temele dayalı olarak hukuk müessesesi verebilir. Böyle bir hukuki gerekçeye dayanmayan öldürme fiili cinayettir ve büyük günahlardandır. Bir ferdin öldürülmesinin bile onaylanması ve kabul edilmesi mümkün değilken böylesine korkunç katliamların kabullenilmesi ve onaylanması asla mümkün olamaz.

Kaldı ki mabetler savaş ortamlarında bile güvencededir. Meşru gerekçeye dayalı fiili bir savaşın olduğu bir ortamda bile, askeri karargâh veya saldırı noktası olarak kullanılmaması durumunda mabetlere hiçbir şekilde saldırılmasına izin verilmez ve buralara sığınanlar güvence altında kabul edilir. Bu mabetler kimlere ve hangi inanca hizmet ediyor olursa olsun durum değişmez. Savaş ortamında dahi hedef alınması mümkün olmayan mekânların savaş haricinde hedef alınmasının ve buralarda katliamlar gerçekleştirilmesinin onaylanması asla mümkün olamaz.

Henüz amacı ve mahiyeti tam olarak anlaşılmış olmamakla birlikte Sri Lanka’daki saldırıların Yeni Zelanda’daki cami katliamlarına karşı bir misilleme, bir intikam saldırısı olduğu yönünde yorumlar yapıldı. Böyle bir şeyi İslam adına kabul etmek ve onaylamak mümkün olmamakla birlikte Yeni Zelanda’da gerçekleştirilen insanlıkdışı katliamın intikamını Sri Lanka’daki kiliselerden ve buralara devam eden insanlardan almaya kalkışmanın hiçbir mantığı, izah edilebilir tarafı olamaz.

Böyle bir intikam saldırısının IŞİD adına gerçekleştirilmesini ve bunun İslam’a fatura edilmesini ise İslam’a karşı yürütülen savaşın bir stratejik boyutu olarak değerlendirme hakkımız var. Çünkü her şeyden önce IŞİD tekfirci bir örgüttür ve kendi anlayışına itiraz edenlerin neredeyse tamamını tekfir ediyor. Suriye’de Baas rejimine karşı değil, “mürtetlerle savaşmak, kafirlerle savaşmaktan önceliklidir” diyerek direniş gruplarına karşı savaşıyor. Böyle tekfirci bir zihniyetin kalkıp da güya Müslümanlar adına intikam almasının hiçbir tutarlı ve gerçekçi tarafı yoktur.

Ancak Müslümanları kumpasa sokmak isteyenlerin karanlık stratejileri için bu örgüt her kalıba, her şablona uyan bir hamur gibidir. Vahşeti de kendisi için bir kahramanlık tarzı olarak kabullendiği veya öyle lanse ettiği için bu tür korkunç saldırıları sahiplenmesi, üstlenmesi zor olmuyor. Ama ne yazık ki Müslümanlar her ne kadar onu ve benimsediği fiilleri tamamen reddetseler de İslam karşıtı propagandaya malzeme çıkarmak isteyenler onun üstlendiği korkunç eylemleri İslam’a fatura etmeye büyük önem veriyorlar.

Bu saldırıların en başta Sri Lanka’daki Müslümanlara zarar vereceği apaçık ortadadır. Dolayısıyla bu saldırıları planlayanlar ve gerçekleştirenler bu ülkedeki hıristiyanlardan, kilise cemaatlerinden çok Müslüman kitleye zarar vermişlerdir. Müslüman topluluk her ne kadar bu saldırıları onaylamasa, reddetse de onların aleyhine bir zemin oluşturmak için çalışanlar bu saldırıları araç olarak kullanacaklardır.

Ayrıca bu saldırılar Yeni Zelanda’daki vahşi katliamların üzerine de örtü çekmiş, orada camilere yönelik saldırılarla sergilenen vahşetin gölgede kalmasına neden olmuştur. Benzer hadiseler daha önce Afrika’da da muhtelif ülkelerde yaşanmıştı. Bu açıdan da özellikle düşündürücüdür.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
250 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...