logo

02 Mayıs 2019

Sizden, bizden


Taha Akyol
t.akyol@gmail.com

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gittiği şehit cenazesinde saldırıya uğradığında TBMM Başkanı Mustafa Şentop şu açıklamayı yapmıştı:

“Çok üzüntülüyüm, kendisine geçmiş olsun diliyorum. Bu hareketleri kınıyorum. Türkiye’de siyasetçilere, hiç kimseye karşı bu davranışta bulunmaya hakkı yoktur. Bunun bir provokasyon olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de farklı siyasi görüşten insanlar var. Bunlar tartışabilirler, farklı görüşler ortaya koyabilirler. Beğenen olur beğenmeyen olur, ayrı şeylerdir. Bu tür davranışlar hem milletimizin ahlakına yakışmaz hem hukuken zaten suçtur…”

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün açıklaması da şöyleydi:

“Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik menfur saldırıyı kınıyor, kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Şiddetin hiçbir türünün demokratik siyasete gölge düşürmesine izin vermeyeceğiz.”

İktidardan benzer bir iki açıklama daha olmuştu ama ben iki hukukçunun sözlerini buraya aldım.

Kim değil, nasıl?

Sayın Şentop’u ve Sayın Gül’ü, sistem değişikliği sırasında kuvvetler ayrılığı ilkesine duyarsız kaldıkları için eleştiririm. Fakat yukarıya aldığım sözleri elbette takdire şayandır, hukukçuya yakışan sözlerdir. Saldırıyı kınamışlardır, “suç” olduğunu, “izin” verilmeyeceğini söylemişlerdir.

Fakat bu açıklamalar ‘münferit’ kaldı, arkası gelmedi. Aksine saldırgan bırakıldı, Sayın Kılıçdaroğlu “niye gittin?” diye suçlandı!

Mesele “kim?” meselesi değil; ister Kılıçdaroğlu ister başkası…

Mesele parti meselesi de değil; ister CHP ister başka parti…

Mesele “nasıl?” meselesidir: Kim olursa olsun siyasetçilere, fikir adamlarına, sporculara, sanatçılara ve birbirimize “nasıl?” davranmalıyız meselesidir.

Medeni, normal ve protestolarda bile ölçülü mü?..

Kaba, küstah, saldırgan mı?..

Çirkin bir davranış “siz”e yapılınca iyi, “biz”e yapılınca kötü olabilir mi?!

Madalyonun öbür yüzü

HDP’li bazı belediye başkanlarının seçildikleri halde “bunlar KHK’lı” diyerek mazbatalarının verilmemesi kesinlikle kanuna aykırıdır. İktidar bundan memnun oldu; ya aksi olsaydı?…

Hatta iktidar bloku, İstanbul seçimlerinin iptalini isterken “17 bin KHK’lı oy kullandı” diye de gerekçe gösterdi!

Ama madalyonun öbür yüzü de var. Geçenlerde konuşurken Cemil Çiçek hatırlattı.

“Evet, seçilmişlerin KHK’lı diye mazbatalarının iptali yanlış. Ama Merve Kavakçı da seçilmişti, dahası mazbatasını da almıştı. Yemin etmesini engelleyen hiçbir kanun ve iç tüzük hükmü yoktu fakat yemin ettirilmedi. Hukuk devletinde sana göre, bana göre olamaz.”

Hukuk kültürünün ve kurumlarının kökleşmediği toplumlarda “kim?” güçlüyse, “öteki”ne hükmetmeye, hatta tahakküm etmeye başlıyor.

Bu hastalıklı siyasi kültür yüzündendir ki, Türkiye’de yargı, siyasi güce göre el değiştiriyor, hakemlik yapacak üstünlükte bir bağımsızlığa ve tarafsızlığa sahip olamıyor.

“Sıra bizde” sarmalından çıkamıyoruz…

Karl Popper yazmıştı

Ama artık 21’inci yüzyıldayız. Eski kabile çağlarından insanoğlunun şuuraltında kalan “sizden, bizden” kültürü zamanımızda ekonomide verimsizlik, eğitimde kalitesizlik, devlet kurumlarında liyakatsizlik yaratıyor.

Artık ülkenin “nasıl?” yönetilmesi gerektiğine dair kurallar ve kurumlar üzerinde kafa yormalıyız.

20’nci yüzyılın en büyük bilim felsefecisi Karl Popper bu fevkalade önemli ayırıma dikkat çekmişti: “Ülke yönetimi açısından doğru soru bizi ‘kim’ yönetecek sorusu değil; bizi ‘nasıl’ yönetecek sorusudur.”

Kim? diye baktığımızda ideolojik ve karizmatik bağlılıklar öne çıkar, denetlenmesi zor olur.

Popper ilk totaliter düşünür Platon’dan başlayarak örnekler veriyor.

“Nasıl?” diye sorarak baktığımızda ise ilkeler öne geçer. Bu ilkeler demokrasilerde hukukun üstünlüğü, insanların hak ve onur eşitliği, yönetimlerde denetim ve denge gibi ilkelerdir. (Karl Popper, Lessons of This Century, s. 68-71)

Fakat “nasıl?” diye sormanın bir anlamı da “bizim partimiz”i sorgulamaktır; partimizde kurallar, kurumlar ne ölçüde geçerlidir?

Buna var mıyız, yoksa itaat edip mevki makam beklemek mi işimize geliyor?!.

En önemlisi ülkede hukukun “biz”den üstün olduğunu içimize sildirebilmektir.

Bunu yapabildiğimizde ölçüde gelişmiş toplum oluruz; ancak o zaman kişi başına milli gelirimiz 25 bin doları bulur, başka yolu yok.

(KARAR)

Etiketler:
Share
462 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...