logo

12 Kasım 2018

Siyaseti cemaatçi zihniyetiyle meşrulaştırmak


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Günümüz İslam dünyasında ve özellikle de Türkiye’de din-siyaset ilişkisi konusunda insanlar farklı uçlara savrulmuş durumdalar. İkinci Dünya Savaşı sonrasında güçlenen demokrasi ve özgürlük rüzgarları doğal olarak İslam dünyasını da derinden etkiledi. Despotik rejimlerin baskılarıyla yaralanan Müslüman dünyanın insanları demokrasi ve özgürlük fikriyle bir arayışa girdiler ve yeni doğan bu umuda kucak açtılar. Çünkü baskıcı rejimlerle karşılaştırıldığında demokrasi, Müslüman birey ve toplumlar için kendilerini ifade etmek bakımından daha geniş imkanlar sunuyordu.

Ancak İslam ülkelerinde Batılı anlamda bir demokrasinin gelişmesinin önünde büyük zorluklar bulunduğu da muhakkak. Bir kere geleneksel İslam kültürünün tarihsel tecrübesine sadık kalınarak demokrasinin temelini oluşturan özgürlüklerin gelişmesinin önünde ciddi zorluklar bulunuyordu. Hele de tarih içinde oluşan klasik İslam siyaset doktrini aynen korunarak demokrasinin hakim kılınması neredeyse imkansız bir durumdu.

Nitekim, son yüzyılda İslam toplumlarındaki bütün demokrasi denemeleri ya başarısız oldu, ya da şekli demokrasiler olarak yoluna devam etmek zorunda kaldı. Zira geleneksel İslam siyaset düşüncesinin sunduğu tarz, saltanat ve krallıklardan başka yönetim biçiminin bilinmediği bir siyasi kültür üzerine oturmaktaydı. Dolayısıyla modern zamanların Müslüman toplumlarının demokrasiye buluşmaları hiç kolay olmayacaktı.

Hemen belirtmek gerekiyor ki Türkiye, İslam dünyası içinde demokrasi tecrübesi en zengin olan ülkelerden birisidir. Zira Osmanlı’dan itibaren Türkiye’nin siyesi rotası hep Batı istikametinde olmuştur. Tanzimat’la başlayan modernleşme süreci, her ne kadar başarılı örnekler ortaya çıkaramamışsa da demokratik kurumlarla tanışma imkanının önünü açmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarını bu çerçevede değerlendirmek mümkün değildir. Çünkü kuruluş ideolojisi otoriter bir zihniyet yapısına dayanmaktadır. Kaldı ki o günün dünyasında, özellikle İtalya ve Almanya örneği bağlamında da hakim zihniyet otoriterliktir. Dolayısıyla kuruluş yıllarını, Batı dünyasında da hakim olan zihniyetle birlikte değerlendirmekte yarar var. Bu yürüyüşün sonunda Türkiye de Batı dünyasındaki demokratik gelişmelere paralel olarak önce çok partili hayata geçmiş ve bu istikamette zaman zaman darbelerle kesintilere uğrasa da demokrasi yürüyüşüne devam etmiştir.

Ancak şunu da kabul etmek gerekiyor ki, bunca tecrübeye rağmen Türkiye kamil manada bir demokrasi kültürüne kavuşamamıştır.

Galiba tam bu noktada Türkiye dahil İslam ülkelerinin hiçbirisinin neden gerçek anlamda bir demokrasiye ulaşamadığını açık yüreklilikle tartışmak gerekiyor. Kabul edelim ki, bizim kültürel kodlarımız cemaatçi bir zihniyet yapısına dayanmaktadır. Bu yüzden de İslam siyaset doktrininin kapıları rasyonel akla kapalıdır. Oysa Hz. Peygamberin sunduğu evrensel mesaj, akıl, adalet, gerçeklik ve şefkat üzerine bina edilmiştir.

Maalesef tarihsel süreç içinde İslam toplumlarında hakim olan yönetim anlayışı, itaati ve kulluğu esas alan cemaatçi bir zihniyet yapısı geliştirdiği için rasyonel siyasetin gelişmesi mümkün olmamıştır. Bunun sonucunda oluşan bütün siyasi hareketler ancak dini retoriğe bağlı bir çizgide gelişme gösterebilmiştir. Yani bir bakıma siyaset dinin üzerine bina edilmiştir. Dolayısıyla geleneksel İslam doktrininin çizgisi dışına taşan siyasi faaliyetler din dışı kabul edilmiştir. Ve ne yazık ki akıl ve bilgiden çok, manevi işaretlerin oluşturduğu bir iklimden beslenen ‘kutsal otoriteler’in kuşatması altındaki İslam toplumlarında her tür meşrulaştırma din üzerinden yapılmaktadır. Bu yüzden de din siyasetin aracı haline dönüşmüştür. Eğer din siyasetin aracı haline dönüşür, siyasi otorite bir bakıma dinin merkezi haline gelirse bu hem demokrasiye açılan kapıları kapatır, hem de İslam’ın evrensel mesajına zarar verir. Unutmayalım ki modern zamanların ihtiyaçlarına cevap verecek dini bir söylemin aklı, adaleti ve şefkati içeren bir mesaj olması gerekir. Oysa siyaset doğası gereği bir iktidar mücadelesi alanıdır. Dinin bu mücadelede araçsallaştırılması, en çok ilahi mesaja zarar verir.

(KARAR)

Etiketler:
Share
308 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...