logo

Siyanür


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

Gruplar halinde intihara yürüyen aileler o kadar çok şey anlatıyor ki, ‘konuşmak şunun işine yarar, konuşmamak bunun işine gelir’ gibi kalpsiz cümleler o listeye giremez. Önce İstanbul Fatih’te, sonra Antalya’da dörder kişilik iki ailenin siyanürle (veya başka zehir) hayata veda etmesi bir toplumun başına gelebilecek en kötü şeylerden birisidir. Çevrede, mahallede, sokakta dert batağına gömülmüş, çaresiz, umutsuz ve hayata tutunacak hiçbir bağı kalmayan insanların kimse farketmeden el ele ölüme yürümesi bir felakettir. Bunu ıskalayıp, politik fayda maliyet analizi yapmak daha büyük bir felakettir. İnsanlar sınıra gelmiş, çırpınmış, çare aramış, oradan oraya koşmuş ve nihayet pes etmiş; son çığlıkları ise ölümün sessizliği olmuş. Hangi politik mesajın, sosyal malumatın, psikolojik bilmem nenin eksiğine fazlasına bakılır artık. Vicdanlar ezildikten, kalpler parçalandıktan sonra…

Bir umutsuzluk hali düşünün ki bütün aileyi kuşatıyor, bir oraya bir buraya koşuyorsunuz kapılar kapanıyor.

Bir yenilgi ki dostları, akrabaları unutturuyor ve insanı hayat dairesinin dışına atıyor.

Ve en dayanılmazı… Bir çaresizlik hali tasavvur edin ki kardeşi, eşi, çocukları bile geride bırakma cesaretini tüketiyor.

Aileleri ölüme götüren fakirlik, borç, açlık nasıl bu kadar derin ve aşılamaz olabilir bir düşünün. Sefalet, yokluk ya da fukaralık, tek çıkışı ölüm olan yere nasıl varabilir, bir kez daha düşünün.

Fatih ve Antalya’daki toplu intiharlar Türkiye’nin yüzüne atılmış ağır bir şamar değilse nedir? Afralarımızın tafralarımızın, bükülmez bileğimizin, büyük hedeflerimizin, kıskanılan ekonomimizin, sarsılmaz irademizin, vesaire vesairemizin temelinden tuğlalar kopuyor. O kopuşlar bize birşeyler söylüyor olmalı.

Hakikat sesini ancak ölümle duyurabiliyorsa orada durmalıyız. Orada ürkmeliyiz. Allayıp pulladığımız istatistikler, işimize gelen yerden okuduğumuz bilançolar, oynamaktan bıkmadığımız rakamlar değil, gerçek olan budur. Gerçek, insanların rakamlarda, sözlerde, afişlerde bulamadığı hayatı ölümle nihayetlendirmesidir.

Adına ancak filmlerde rastladığımız bir madde, ölüme giden insanların son gıdası oluyorsa o memlekette ne kadar zil varsa alarm vermelidir. Zira, bir yerde değil, birçok yerde yanlış var demektir.

Aşikar ki iyi zamanlardan geçmiyoruz, sıkıntılarımız var. Çözemediğimiz gibi aksine biriktirip büyüttüğümüz problemlerimiz zihnimizi bulandırıyor. Gelecekten harcayarak günü kurtarmanın telaşına kapıldık gidiyoruz. Birbirimizi dinlemeyi, istişareyi, tartışmayı, “bir de buradan bakalım” demeyi hayattan kovduk. Akıl verene, yol gösterene haddini bildirmeyi adet haline getirdik.

Varsın böyle olsun… Hatta, herşey yolunda gitmeyebilir, kabul. Her iş mükemmel olmayabilir, doğru. Her meselede muvaffak olunamaz, tamam. Ama gelip geleceğimiz yer de burası olamaz. Aramızdan bazıları hepimizin bir parçası olduğu mücadeleden siyanürle ayrılacak kadar çaresizliğe düşmez.

Eğer içimizden bazıları tükenen umutları ölümün eşliğinde yolcu ediyorsa, hiç olmazsa kendimize methiyeler düzmekten hicap duyalım.

(KARAR)

Etiketler:
Share
366 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...