logo

24 Ağustos 2019

Şeyhin sahtesi gerçeğinden nasıl ayrılacak?


Akif Beki
a.beki@gmail.com

Tarikatlar yasaklansın mı, denetlensin mi tartışması yeni bir boyuta taşındı. Şeyhin sahtesini gerçeğinden kim ayıracak?

Sorunu, dün T24’te Mehmet Yılmaz gündeme getirdi.

“Badeci Şeyh, badelenen müritler ve inanç özgürlüğü” başlıklı yazısında soruyor: “Ertuğrul Özkök gibi bir sosyolog bile bunlardan ‘sahte şeyh, sözde tarikat’ diye söz ediyor. Hangi şeyhin gerçek hangisinin sahte, hangi tarikatın sözde hangisinin özde olduğuna kim karar veriyor…”

Yanlış anlamadınız, Yılmaz bu ‘sahte şeyh gerçek şeyh, sözde tarikat özde tarikat’ ayrımını terk etmeye çağırıyor.

Haksız da değil, inananı varsa siz istediğiniz kadar sahte deyin, müritlerinin gözünde gerçek…

Öyleyse diyor; Diyanet, tutturdukları yolun kendi din anlayışına uymadığını söyleyebilir ama o kadar. Gerisi inanç özgürlüğüne girer, isteyen inanır isteyen inanmaz, kime ne, mahkeme filan ne karışır…

Tartışmanın başından beri benzer bir yaklaşımı savunuyorum, ne ala!

Fakat bir dakika, ayrıldığımız bir nokta var, Özkök’ün başı kel mi! Diyanet’e hak gördüğünü Özkök’e niye görmüyor Mehmet Yılmaz?

Hangi şeyhi gerçek hangisini sahte bulduğu konusunda Diyanet görüş bildirme hakkına sahip, dileyen uyar dileyen uymaz da…

Özkök ve başkaları niye bu haktan mahrum; bir yaptırım gücü ve devlet eliyle dayatma yetkisi tanınmadıktan sonra o neden görüşünü beyan edemesin?

Diyanet dışındakiler, mesela gazeteciler, müritlerinin evliya gibi baktığı kişileri onların gözüyle tanımlamak zorunda mı?

Hangisinin gerçek İslam, kimin doğru Müslüman olduğunu son karara bağlama hakkı nasıl ki devlete bırakılamaz…Bu, din ve inanç üzerinde devlet tekeli kurulmasıyla sonuçlanacağı için nasıl ki sakıncalı…

Hangisinin gerçek şeyh, kimin doğru mürit olduğuna karar verme tekeli de Diyanet ve benzeri kurumlara ait olamaz.

Pekala Özkök de sahte ve sözde nitelemesini şeyhlik iddiasındaki şu veya bu kişi için kullanabilir, İsmail Saymaz da.

Nitekim Saymaz’ın Şehvetiye Tarikatı kitabında sahte şeyh, sözde evliya diye tanımladıklarına ben hurafe bezirganı şarlatan, inanç istismarcısı sahtekar, düzenbaz din hokkabazı gibi ünvanları yakıştırıyorum.

Diyanet ve İlahiyatlar, elbette halkı aydınlatma ve bilgilendirme hizmetini görecek. Burada Mehmet Yılmaz’la hemfikirim. Ama tarikatlar üstünde inanç komiseri, fikir amiri gibi bağlayıcı ve nihai karar mercii olarak konumlandırılmamalılar.

Yazmıştım, İsmail Saymaz’ın önerisinden ayrıldığım nokta da aynı; yasal statü kazandırarak tarikatları denetlemek bir çözüm olabilir. Yasaklamak, ortadan kaldırmadı, sadece yeraltına itti…

Ancak denetim modeli, amaç ve faaliyetlerin yasalara uygunluğuyla sınırlandırılmalı. Din anlayışınlarını da denetim kapsamına sokmak, inanç özgürlüğüne aykırı.

‘Badeci Şeyh’ davasına gelince…Laik devletin mahkemesi, inançlarını yargılamış ya da din dışı ilan etmiş değil.

Bursa’daki ‘sır odası’nda cereyan eden sapkın şeyh-mürit ilişkilerinin, aile boyu cinsel istismar ve saldırı suçuna girip girmediğini karara bağlamış.

Yerel mahkeme, önce yetişkinler arası rızaya dayalı ilişki sayarak cinsel saldırı yaşanmadığına hükmetmiş.

Yargıtay ise bilinci sakatlayan bir ilaç içirmese ve şikayetçi olmasalar da… Müritlerinin inanç ve cehaletlerinden yararlanarak iradelerini fesada uğratıp teslim aldığı için, gerçek bir rıza ve özgür iradeden bahsedilemeyeceği içtihadına varmış. Ve ‘Badeci Şeyh’in cinsel saldırı suçundan cezalandırılmasını istemiş.

Kanunu epey radikal yorumlamışlar, kabul. Fakat bu, Yılmaz’ın ironiye vurduğu gibi ‘şeyhi ve müritlerini inançlarından dolayı mahkemelerde süründürüp rezil etmek’ midir, sanmıyorum.

(KARAR)

Etiketler:
Share
363 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...