logo

19 Kasım 2019

Şehir Boğulursa Medeniyet ve İktidar İhya Olur mu?


Kenan Alpay
k.alpay@gmail.com

Haber değeri taşımadığı var sayılıyor olmalı ki, Şehir Üniversitesi’nin tasfiye edilme süreci hemen hiçbir ciddi tartışmaya konu edilmiyor. Halkbank ile yaşanan kredi sorunu veya kuruluş aşamasında tahsis edilen kamu arazisinin iptali gibi gerekçeler Şehir Üniversitesi’nin karşı karşıya kaldığı kapanma/kapatılma sürecini asla izah etmiyor. Meselenin teknik izahı önemli fakat bu ciheti ayrı bir tartışma konusudur. Çünkü sorun hiç de teknik ve mali bir anlaşmazlık gibi durmuyor. Siyasal ilişkiler, iktidar çekişmeleri, siyasal aktörlerin hesaplaşmaları için akademinin yüz akı bir kurumu seçmek hiç de makul ve faydalı gözükmüyor.

Sayıları 200’ü bulan ve kahir ekseriyeti yüksek kâr getiren ticari işletmeciliğe endekslenmiş plaza üniversitesinden bahsetmiyoruz. Akademik aklı ve ruhu olan, köklerini ve istikametini bildiğimiz Şehir Üniversitesi’ni eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetlerini sürdüremez noktaya getirmek ne siyasete itibar kazandırır ne de bilimsel çalışmalara cesaret verir. Spor kulüplerine, kasalarından beş kuruş çıkmaksızın, milyonlarca lira değerinde statlar ve tesisler yapıldığı bir dönemde hele hele kulüplerin vergi borçlarının tekrar tekrar yapılandırıldığı bir vasatta yaşanacak bu manzaranın bedeli siyasal, toplumsal ve ahlaki zeminde tahmin edilenden daha ağır olacaktır. Holiganizmi ve fanatizmi teşvik eden, her türlü lümpenliği kışkırtan ve milyonları aylaklaştıran futbol sektörüne devlet kasasından teşviklerin, desteklerin sel gibi aktığı bir vasattan bahsediyoruz.

Yollar, köprüler, havaalanları, hastaneler, iletişim alt yapısı gibi tekrar tekrar gururla paylaşılan icraatların karşısında neden eğitim ve kültür alanında ortaya çıkan başarısızlık bizzat en yetkili isimler tarafından itiraf ediliyor. Mesele okul binalarını yenileyip modernize etmekten, öğretmen maaşlarını yükseltmekten veya öğrencilere ücretsiz kitap veya tablet vermekten ibaret değil de ondan. AK Parti Hükümetleri pek çok olumlu katkı ve ilerleme sağlamakla beraber maalesef eğitimin ruhunu, öğretimin aklını yeniden yapılandırmadı. Ne özel ne kamuya bağlı ilk ve orta öğretim düzeyinde ne de üniversiteler düzeyinde verilebilecek doğru düzgün ve yaygın bir örnek var ortada. Aksine seküler kültür alabildiğine Kemalist ve ulusolcu bir karakter halinde yaygınlaşıyor. Dindar nesil, muhafazakâr toplum modeli ancak içeriği iyice boşaltılmış haliyle semboller düzeyinde tecessüm ediyor ve bir de tarihsel bağlamından koparılmış dizilerde seyrediliyor.

Özel veya vakıf üniversiteleri kurulurken hangilerine kamu arazisi tahsis edildiği, ne kadar teşvik verildiği kimseye sır değil. Fakat şu soruyu da sormamız gerekiyor; söz konusu üniversiteler kayda değer hangi başarıları elde ettiler. Reklamlara, tanıtım filmlerine bakacak olursak her biri maşallah Harvard, Oxford ayarında gibi takdim ediyor kendini. Ancak hangi şartlarda öğrenci aldıkları, nasıl ve ne düzeyde bir akademik takvim uyguladıkları gibi mezun ettikleri öğrencilerin donanım ve formasyonları da tel tel dökülüyor. Bu durum çok rağbet gören tıp, hukuk ve mühendislik gibi alanlardan başlıyor en basit bölümlere kadar kendini gösteriyor. 12 yıllık eğitim öğretim de 81 ile hatta ilçelere kadar yaygınlaştırılan fakülte ve yüksekokullar da diplomalı işsizler ordusunu büyütmek, işsizlik sıkıntısını örtmek ve ertelemek gibi sorunları beraberinde taşıyor.

Şehir Üniversitesi’nin muhatap olduğu muamelenin doğrudan Ahmet Davutoğlu ve Ömer Dinçer’le alakasına münhasır olduğunu inkâr etmenin bir manası yok. Bilim ve Sanat Vakfı tarafından temelleri atılmış, Ahmet Davutoğlu ve ekibi tarafından akademik çerçevesi ve misyonu tanımlanmış bir müessese olarak Şehir Üniversitesi kaliteli bir akademik kadroya, nitelikli bir araştırma iklimine sahip. Davutoğlu ve Dinçer değişen şartlar icabı şimdilerde muhalif ve tehlikeli görülüyor olabilir ancak bu hesabı Şehir üzerinden sormak, Şehir’i var eden aklı ve ruhu boğacak yaptırımlara ön açmak beklenenin aksine sahiplerine hiç ama hiçbir şey kazandırmayacaktır.

Şehir Üniversitesi kapanınca veya kayyım marifetiyle idare edilince kimse Türkiye’nin akademik alanda atılım yapacağını filan zannetmesin. Medeniyetimiz üzerine söylenen sözlerin özellikle gençlik nezdinde boşa çıkacağını, tahammül ve dayanışma üzerine verilen misallerin boş bir edebiyat olarak algılanacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Akademiye, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne ket vuran hiçbir teşebbüsün sahiplerine fayda getirdiği görülmemişken bazılarının büyük bir mucize beklemesine itiraz edecek halimiz yok elbette. Görünen köy için kılavuz tutmak serbest elbette. Ancak şu hususu hatırlatalım: İdeoloji ve sembolleriyle Kemalizm’in, Ata/Türkçü kadroların, magazin figürlerinin, futbol sektörünün önünü açarken Şehir’i boğulmaya itekleyen siyasal iradenin başka düşmana ihtiyacı yoktur. Medeniyeti ihya etmek, iktidarı muhkem kılmak için tercih edilen bu yol, bu yöntem ve bu hedef geri tepmeye hazır bekliyor.

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
538 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...