logo

23 Ağustos 2019

Saçma sapan bir ezber


Hakan Albayrak
h.albayrak@gmail.com

İçi kıpır kıpır, genç bir yazardı; Baas rejiminin sansür kurulu ‘Şurayı şöyle değiştir’, ‘Şurayı tamamen kaldır’ dedikçe çılgına dönüyordu.

Dayanamadı, çekip gitti.

Almanya’ya sığındı.

Muhaceretteki rejim muhaliflerine katıldı.

2011’de devrim hareketi başlayınca Suriye’nin nihayet özgür olacağı ümidiyle coştu, Baas rejimine karşı canları pahasına ayaklanan yurttaşlarını gıyaplarında alınlarından öptü, onların soylu isyanına çamur atan Baasçıların propagandasını yerin dibine soktu.

İyi, hoş; ama Baas’ın rahle-i tedrisinde maruz kaldığı propaganda bombardımanının izlerini silip öyle konuşsaydı daha iyi olurdu.

1971’den beri Almanya’da yaşayan ve bir müddettir Almanca yazan Suriyeli yazar Rafik Schami (Refik Şami), Die Geheime Mission de Kardinals (Kardinalin Gizli Görevi) adlı romanının bir yerinde Osmanlılara ‘giydirirken’, Baas okullarındaki ezberi -artık serde Avrupalılık da olduğu için Arap vurgusuna Yunan ve Roma vurgusunu ekleyerek- tekrar ediyor:

Yunan, Roma ve Arap medeniyetlerinin harman olduğu Suriye ışıl ışıl parlarken Türk işgali ile karanlığa gömüldü ve yüzlerce yıl süren işgal boyunca karanlıkta kaldı. Nihayet Araplar Türklere karşı ayaklandı ve özgürlük yolunda yüzbinlerce şehit verdi!…

Deveye ‘Neren eğri?’ diye sormuşlar, ‘Nerem doğru ki?’ demiş; bu propagandanın iler tutar yanı yok.

***

Suriye, Osmanlı topraklarına 1516’da katıldı.

Osmanlılarla Memlukler (Dikkat! Araplar değil Memlukler) arasındaki Mercidabık Muharebesi’nden başka muharebeye ihtiyaç kalmadan katıldı.

Suriye halkının buna direndiğine dair bir kayıt yok tarihte.

Filistin kökenli Suriyeli yazar Eymen Halid, Osmanlı’nın Suriye’ye yerleşmekte zorlanmayışını, “Memluklerin son döneminde kargaşaya sürüklenen ve büyük zulümlere maruz kalan Arapların esenlik arayışı”na bağlıyor.

Yani öyle ışıl ışıl parladığı filan yokmuş Suriye’nin.

Sonra?

Sonrasına dair Baasçı iddiaların tavan yaptığı 1958 senesinde yayımlanan Türk-Arap İlişkileri ve Arap Milliyetçiliğinin Doğuşu adlı kitabında Lübnanlı tarihçi Zeine N. Zeine (Ziyn N. Ziyn) şöyle diyor:

“Halihazırda Türklerin, Arapların geri kalmışlığının ve dört yüzyıl boyunca kültürel gecikmelerinin ana sorumlusu olduğu yolundaki popüler görüşü destekleyecek hiçbir tarihi kanıt yoktur. Bilakis, Arap yurtları öyle görünüyor ki Türk hakimiyetinden kârlı çıkmıştır. Bütün hakkaniyetle şu da söylenmelidir ki Türkler Arapları, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin 1908’de iktidara gelişine kadar asimile etmeye veya Türkleştirmeye çalışmamışlardır.” (Türk-Arap İlişkileri ve Arap Milliyetçiliğinin Doğuşu, Türkçesi: Emrah Akbaş, Gelenek Yayıncılık 2003)

Bu satırların devamında Baas’ın Türkler / Osmanlılar hakkındaki tezviratını çürüten olgular sıralanıyor.

“Arap İsyanı” denen şeyin marjinalliği de ortaya konuluyor.

Osmanlı’ya karşı “özgürlük” savaşı veren yüzbinlerce Arap yoktu ki yüzbinlerce Arap bu yolda “şehit” düşmüş olabilsin.

***

Konuyu Kosova’nın Makedonya’daki büyükelçisi Gjergj Dedaj’ın Türkiye / Osmanlı aleyhindeki saçma sapan çıkışlarına getirecektim, ama geç kaldım.

Yerim doldu.

Başka yazıda inşaallah.

(KARAR)

Etiketler:
Share
306 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...