logo

15 Eylül 2018

Sabra ve Şatilla katliamı


Ahmet Varol
a.varol@gmail.com

Yarın yani 16 Eylül tarihi Beyrut’un güneyindeki Filistin mülteci kamplarından olan Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında gerçekleştirilen korkunç katliamın yıldönümüdür.

Sabra ve Şatilla katliamı siyonist İsrail askerlerinin 1982 yılında Lübnan’ı işgal ettikleri sırada gerçekleştirilmiştir. Katliam, İsrail kuvvetlerinin başkomutanı Ariel Şaron’un gözetimi ve koruması altında Lübnanlı hıristiyan Falanjist milisler tarafından gerçekleştirildi. İşgalci siyonist askerler 16 Eylül 1982 tarihinde Filistinli mültecilerin kaldığı Sabra ve Şatilla kamplarını buralarda ikamet edenlerin herhangi bir yere kaçmalarını önleyecek şekilde kuşatmaya aldılar. Arkasından Lübnanlı hıristiyan Falanjist milisler siyonist askerlerin gözetimi altında kamplara girerek büyük bir katliam gerçekleştirdiler. Lübnan hükümetinin açıklamasına göre bu katliamda toplam 991 kişi öldürüldü. Bunlardan sadece 328 kişinin kimliği tespit edilebildi.

Katliamın planlanması işi o zaman Lübnan’daki işgal güçlerinin başkomutanı olan Ariel Şaron tarafından gerçekleştirildi. Bu gerçek daha sonra katliam hakkında hazırlanan BM raporlarında da dile getirildi. O yüzden Ariel Şaron bu olaydan sonra “Beyrut kasabı” olarak adlandırıldı. Ancak siyonist işgal devleti onu daha sonra başbakanlık dâhil devletin en üst kademelerinde yetkili kıldı. Gerçekleştirdiği katliamdan dolayı da herhangi bir cezalandırmaya tabi tutmadı. Çünkü işgalcilerin zihniyetine göre o bu katliamı planlamakla ve organize etmekle aslında büyük bir kahramanlık gerçekleştirmişti.

Lübnan’daki Falanjist milislerin liderlerinden olan ve Sabra – Şatilla katliamındaki sorumluluğundan dolayı ağır hapis cezası alan Eli Hubeyka, olayın arka planıyla ilgili gerçekleri açıklayacağını ifade etmesi üzerine Mossad ajanları tarafından öldürüldü.

Sabra ve Şatilla katliamından sonra Beyrut’u birçok kez ziyaret ettim. Bunların bazılarında katliamın gerçekleştirildiği yerleri de ziyaret etme fırsatı buldum. Bu ziyaretlerimden birinde bütün aile efradı katliamda öldürülmüş bir zatla tanıştım. Kendisi sabah erken saatte yiyecek bir şeyler satın almak için kamptan dışarı çıkmış. Döndüğünde kampı kuşatmaya alanlar içeri girmesine müsaade etmemişler. Sonra içeri girme imkânı bulduğunda eşinin ve bütün çocuklarının korkunç bir şekilde öldürülmüş halde cesetleriyle karşılaşmış. Bu manzara onu çok müthiş bir şekilde etkilemişti ve sürekli aile efradının öldürüldüğü yere giderek bekliyordu. Aradan yıllar geçmesine rağmen görmüş olduğu korkunç manzaranın tesirinden kurtulamamıştı.

Sabra ve Şatilla katliamı Srebrenitza katliamı gibi insanlık tarihine birer kara leke olarak düşmüş korkunç olaylardan biridir. Böylesine korkunç vahşet sergileyen zihniyet insanlığın düşmanıdır. Bu zihniyetle siz ne kadar “barış” yapmaya çalışsanız da o görünüşte “barış” yapıyormuş oyunları oynasa da gerçekte barışçı değildir. Çünkü o sürekli kanla beslenmektedir. Bu gerçeği 13 Eylül 2018’de üzerinden yirmi beş yıl geçmiş olan Oslo İlkeler Anlaşması’nın ve 17 Eylül 2018’de üzerinden kırk yıl geçmiş olacak olan Camp David Anlaşması’nın imzalanmasından sonra yaşanan hadiseler ve siyonist işgalcinin bu süre zarfında izlediği politika ve sergilediği tavır da bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir.

İnsanlık böylesine korkunç bir katliamın yıldönümünde İdlib’de yeni bir korkunç katliam tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu bölgede üç buçuk milyon insan bu sıralarda tehlikeli hava ve kara saldırılarına hedef olma endişesi içindedir. Vahşet ve katliam İdlib’de çözümün yolu olamaz. İnsanlığın bu katliam tehlikesi karşısında ortak tavır alması ve katliamın önüne geçmek için herkesin elinden geleni yapması gerekir. İdlib’de gerçekleştirilecek katliamla insanlığın tarihine yeni bir kara leke düşmesine fırsat verilmemelidir. (Yeni Akit)

Etiketler:
Share
448 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...