logo

Özeleştiriler


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

Seçim bitemedi. İstanbul muallakta kaldı. İstanbul muallakta kalınca kimse zafer kazanamadı. Kimse mağlup da olmadı.

Yıllar önce, Kıbrıs’ta seçim vardı. Başa baş gidiyordu. Biz de gazetede haber yapacağız. Ne olduğunu nasıl öğrenebiliriz?

Erol Olçak -Allah rahmet etsin- Kıbrıs seçimleriyle ilgiliydi. Aradım Erol’u.

“Senin haberin vardır, ne oldu Kıbrıs’ta seçim?”

“Abi seçim pata” dedi Erol.

İstanbul da öyle olacak neredeyse!

Tabii bu ‘pata’ durumu, sebepleriyle, sonuçta etkili olan aktörleriyle AK Parti çevrelerinde konuşuluyor.

Benim karşılaştıklarım daha çok kıdemli teşkilat mensupları. Çoğu aktif görevde değil. Ama 70’lerden beri teşkilatın içinde olan insanlar.

‘70’lerden beri’ deyince Selamet’i, Refah’ı, Fazilet’i AK Parti’nin mazisine dahil ettiğimin farkındayım.

“Bu itirazların, sayımların neticesinde Binali Bey az farkla kazansa bile İstanbul kaybedilmiş sayılır” diyor bir ‘ağabey.’

“Ne demek binde bir oy, binde iki oy. Böyle mi kazanacaktık biz İstanbul’u?”

“Abi insanları küstürdüler” diyor daha genç olanı. “Seçime birkaç ay kala bütün ilçe başkanlarını değiştirdiler.”

(O iki ay kala diyor ama, soruşturunca, son bir yıla yayıldığını anlıyorum.)

Mahalle başkanlarının da çoğu değiştirilmiş.

“Yeni gelenler kimseyi tanımıyor. Genç, acemi çocuklar.”

Sanki yeni getirilenleri biraz ‘sosyetik’ buluyor.

Sandık başlarına da yansıyor acemilikler. Evet, kılı kırk yaran, seçmeninin oyuna sahip çıkan tecrübeli partililer var ama, ama sandık başı prosedürlerini bilmeyen acemiler çoğunlukta.

Sandık başındasın. Akşama kadar oradasın.

Neden oradasın?

AK Parti’nin oyları araya gitmesin, zayi olmasın diye.

Akşama kadar sandık başında uyuklasan, en azından son aşamada, rakamlar bilgisayara girilirken bir kerecik bakarsın.

Üç yüz kişilik sandıkta AK Parti sıfır çekmiş.

Hiçbir şey bilmiyorsan, “Yahu bu çizelgede benim oyum nerde” diye sorarsın.

Önceki seçimlerde belediyeden sandık görevlisi desteği veriliyormuş teşkilata. Sandık tecrübesi olan belediye çalışanları gönderiliyormuş.

Bu seçimde teşkilat istememiş diyorlar aslı varsa.

Şunu da söyleyenler oldu.

“Yönetim Karadeniz ağırlıklı. Hep Rize, Trabzon. Halbuki bölgesel farklılıklara dikkat etmek lazım. Hadi Orta Anadolu, Ege, Akdeniz bir dereceye kadar anlaşılır. Ama biz Kürtlerden çok oy alıyoruz. İhmal etmememiz lazımdı.”

Bir laf dolaşıyor ortalıkta, bana espri gibi geliyor.

Güya bir partili yönetimde bölgesel dağılıma özen göstermek gerektiğini söylemiş, cevap olarak da “Dikkat ediyoruz bölgesel dağılıma, birini Yomra’dan koyuyorsak ötekini Çaykara’dan koyuyoruz, Ardeşen’den, Güneysu’dan koyuyoruz” falan demişler.

Yok canım. O kadar da değildir!

AK Parti İstanbul teşkilatlarında tabii ki AK Partili Kürtler de görev yapıyor. Bazılarını tanıyorum. Ama, ağırlıkları yeterli mi bilemem.

Bir eleştiri daha var. Kampanya sırasında Binali Bey’in yalnız bırakıldığına dair bir eleştiri.

“Yanına Milletvekili bile vermediler” diyor bir arkadaşım. “Hep eski Milletvekilleriyle dolaştı.”

Bunu çalışmalara katılan bazı tanıdıklarıma sordum. Doğruladılar.

Katıldıkları bazı toplantılarda yeni milletvekillerinden kimseyi görmediklerini söylediler.

Yine de ‘yeni vekiller hiç katılmadı’ demek bana fazla geliyor.

Eski vekillerin kampanyaya katıldıklarını biliyorum. Binali Yıldırım’ın yanında değilse bile kendi seçim bölgelerinde çalıştılar.

Belki organizasyon planlaması öyledir.

AK Parti teşkilatının tabanında yapılan bu eleştiriler gerçeğin tamamını değilse bile bir kısmını yansıtıyordur diye düşünüyorum.

Peki kimin hatası bunlar?

Tabii ki oy verenlerin değil.

Seçmen ne yapsın, oyunu verir, evine gider.

Hata varsa, teşkilatı şekillendirenlerin hatası. Yönetenlerin hatası.

Hatalar yapıldı, bitti.

Ve seçim böyle sonuçlandı.

Kazananlar ve kaybedenler, seçimlerde de hayatta da yapılan hataların ve doğruların bir sonucu olarak kazanıyor veya kaybediyor.

Şunu da soruyorum.

Şimdi, itirazlardan, sayımlardan sonra, Ekrem İmamoğlu’nun kaybetmesi, Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturması, vicdani bir rahatsızlığa sebep olur mu?

Vicdanlar, demek ki çeşit çeşit.

Kimi ‘olur’ diyor, kimi ‘olmaz’ diyor.

Bu ‘özeleştiri’ler daha çok seçim ve kampanya taktik ve teknikleriyle ilgili.

Elbette yazdıklarım sadece bir kısmı.

‘Öz’e dair özeleştiriler yok mu? Var.

Fakat bunlar gördüğüm kadarıyla ‘aidiyet’ ve ‘mensubiyet’ sorunu çıkaracak boyutta değil.

(KARAR)

Etiketler:
Share
592 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...