logo

“Ölüye tokat” anında, “canlıya tekme” öte dünyada!


Ali İhsan Karahasanoğlu
a.karahasanoglu@gmail.com

Yine büyük oyunlar sahneleniyor..

“Atatürk kim?” diye sorsan, ne doğumunu, ne ölümünü bilmeyeceğini tahmin ettiğim bir gence..

16 yaşındaki bir ergene..

Sosyal medyada sık sık tekrarlanan bir nakarat, Atatürk büstünün önünde tekrarlattırılıyor..

Bir de fazladan, büstü tokatlama sahnesi ki..

Olayın çapını, anlamsızlığını, basitliğini haykırıyor..

Bir ergenin, “Ben varım, ben buradayım” diye dikkat çekmek amacı ile yaptığı bir çıkış..

Adeta, “Kimse beni takmıyor. Kimse benimle ilgilenmiyor.. Oysa öyle bir hareket çekeceğim ki.. Herkes beni konuşacak” diye kendisini ele veren, hiçbir anlamı olmayan görüntüler.

O görüntüler ne kadar anlamsız, ne kadar basit olsa da..

Birileri hemen devreye giriyor..

Olay büyütülüyor..

Kendi içinde bir soruşturma ile, gözaltına alma, tutuklanma haberleri hiç servis edilmeden..

Ergen vatandaşın yaptığı da yanına kâr kalmayacak şekilde, olayın üzerine gidilecek iken..

Kıyametler kopartılıyor..

O kişi gözaltına alınıyor.

Adı soyadı, her şeyi deşifre ediliyor..

Topu topu, 16 yaşında bir çocuk..

Hani sıra evlenmeye geldiğinde, “O çocuk.. Çocuğu nasıl evlendirirsiniz.. Küçücük bir çocuk o” dedikleri yaşta bir çocuk!

O çocuğun, gözaltına alınmasına belki itiraz edilemez de..

Gözaltında iken, polis eşliğinde aynı büstün karşısına getirtilip, tek ayak üstünde durması isteniyor..

16 yaşındakinin büst tokatlamasına “ergen davranışı” dedik ya..

Haydi, şüphelinin büst karşısında tek ayak üstünde durdurulmasına da, polis tarafından organize edilen, “Çocukça bir tepki” deyip, geçelim..

Birileri sinir uçlarına dokunacak ya..

Yetinilmiyor..

Büste hakaret içerikli videoyu çeken o kişiye, polis talimat veriyor:

“Tekrarla: Ben o. çocuğuyum”

Şüphelinin annesinin ne kabahati var?

Haydi diyelim, oğlunu iyi yetiştirmemiş.

Ama o hakaret sözcüğünü hakediyor mu?

Geçemeyiz ama..

Not düşüp, geçiyoruz..

Sonunda da bir tekme geliyor, büste hakaret eden kişiye..

Ve sonrasında.

Tutuklanıp cezaevine konuluyor..

Büste hakaret eden tutuklanıyor da..

Onun annesine, hiçbir haklı sebep yok iken hakaret eden polis?

Gözaltındaki kişiye tekme atan polis?

O polise bu fiili yapma emri veren amirleri..

Bu fiili yaptığından haberdar oldukları halde, re’sen hemen soruşturma açmayan hiyşerarşik üstleri…

Kaymakamı.. Valisi?

Savcısı?

Niye önemsiyorum?

Şunun için..

Devlet görevlileri.. Sosyal medyadaki üç tane kendini bilmezi tatmin etmek için..

Görevini suistimal ederse..

Dolduruşa gelip..

Kanunda yazılı görevinin dışında prosedürler izlerse..

Yetkisi olmadan cezalandırmalarda bulunmaya kalkışırsa..

O “ergen çocuk”, karşısındakinin de “ergen bir polis” olduğunu düşünemez..

Devlete..

Topluma..

İnsanlara düşman olur..

“Kocaeli’ndeki olayı çok büyütüyorsun..” diyebilirsiniz..

“PKK’yı çok basite indiriyorsun” diye itiraz edebilirsiniz..

Daha başka sebeplerin varlığını da kabul ederim ama..

“35 yıldır başımıza bela olan PKK terör örgütü” de, böyle haddini bilmeyen devlet görevlileri yüzünden, kendisine zemin bulmadı mı?

Tam da böyle, “durumdan vazife çıkartan kişiler”in yanlışları yüzünden, o bela başımıza sarılmadı mı?..

12 Eylül darbesinden hemen sonra.. Cezaevlerinde insanlara işkence yapıldı..

Sonrasında da, terör örgütüne bir malzeme oluşturuldu..

O malzeme bugün dahi, “Sen bana işkence yaptın.. Yok önce sen devletine silah çektin” kısır tartışması ile ülkeye zarar vermeye devam etmiyor mu?

Şöyle düşünelim..

16 yaşındaki bir çocuk, toplumda gördüğümüz binlerce, on binlerce ergen çocuğun davranışını tekrarlamış.

Haydi diyelim, gözaltına alınsın, meydanın boş olmadığını öğrensin, birazcık terbiye olsun..

Ama..

“Ben o. çocuğuyum” dedirtilip, o kayda alınıp, sonra da sosyal medyada oynatılarak, adeta rezil edilmeye çalışılan bir çocuktan, şimdi biz ne bekleyebiliriz?

Mustafa Kemal’i sevmesini mi?

Mustafa Kemal’i sevmesini bir kenara bırakın..

Devleti sevmesini bekleyebilir misiniz?

Halkını sevmesini bekleyebilir misiniz?

Hele hele..

Bir de benzer suçlarda yaşanan ikircikli tavırları gördükten sonra..

Nasıl mı?

Parası bol olanların, birbirlerine kafa atıp, burun kırdıktan sonra..

Yetinmeyip, bir de hastane köşesinde tabanca ile bar-pavyon muhabbetine devam edip..

En sonunda da..

Tutuksuz yargılandıkları bir Türkiye’de..

Bir büste tokat attı diye..

16 yaşındaki bir çocuk tutuklanırsa..

O çocuğa siz, hukuka güven duymasını, nasıl öğütleyeceksiniz?

Otobüste şortlu kıza tekme atan tutuklanır..

Minibüste başörtülü kıza küfredip tokatlayan serbest kalır..

Atatürk için nahoş iki söz söyleyen kadın tutuklanır..

Pavyonda kafa atıp, burun kıran serbest kalır..

Büste tokat atan tutuklanır..

Bir şüpheliye “O. çocuğuyum” dedirten.. Tekme atan, bir de bunu videoya çekip, sosyal medyada yayınlatan polise soruşturma bile açılmaz..

Nasıl bir hukuk sistemi bu?

Kimler yönetiyor, bu sistemi?

Sosyal medya mı?

Bir avuç solcu mu?

Her seçimde, “Bu sefer kazanıyoruz”diye yola çıkıp, boylarının ölçüsünü alan sosyalizm aşıkları mı?

Kendisini kötü alışkanlıklardan koruması için yuva kurmak istediğinde “Sen çocuksun” diyerek engelleme çıkartan..

Ama aynı yaştaki çocuk, bir büst tokatladığında, onun bu davranışını ergenliğine vermeyip, tutuklanması için tamtam dansına başlayan soytarılar mı?

Kim?

(YENİ AKİT)

Etiketler:
Share
619 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...