logo

“Öğlen namazına nasıl kalkılır?”


Yusuf Ziya Cömert
y.comert@gmail.com

Ceketiniz lacivert. Bir toz zerreciği lacivertinizi bozabilir.

AH! Kravatım, azıcık yan duruyor, ayna da yok, düzeltsene!

Çatal sol elde, bıçak sağ elde, aman falso vermeyelim.

Bunda karbonhidrat var, az dur. Şu kadar gram protein. Şu kadar kalori. Şu rafine edilmemiş şeker, şu da Himalaya tuzu.

Bak! Probiyotik, canım benim.

Her şeyi muntazam, her şeyi her şeyine denk.

Evlenirken, çocuk büyütürken, garsona yiyecek sipariş ederken daima dört dörtlük.

Minyatür bir kader çizerler kendilerine. O kaderi yaşamak için çırpınırlar.

Başarırlar mı?

‘Kaderin üstünde bir kader vardır’ diyor ya Üstad Sezai Karakoç.

‘Kaderin üstündeki kader’in müsaade ettiği kadar yaşarlar.

Bir garezim mi var öyle insanlara?

Yook! Olamaz. Hayatın güzel taraflarından biridir o insanlar.

Ya ötekiler?

Pantolonunun birazcık buruşuk olmasına aldırmayanlar.

Çatalı yemek yerken sağ elinde yiyeceği keserken sol elinde tutanlar.

(Denedim bunu, çatal sağ elindeyken kesmek zor oluyor.)

Yemeğin karbonhidratına, proteinine fazla aldırmayanlar.

Onlar da vardır, onların ‘içtiği çay da çaydır.’

Bülent Akyürek’in yazdıklarını okurken benim de kendimi bir mensubu saydığım bu ‘ötekiler’le daha çok hemhal olduğumu hissediyorum.

Parlak fikirlerin arkasındaki basit, sıradan ama çelişkili saikleri yakalamayı bilen bir zeka.

Hicvettiklerinin arasına kendisini de katabilme cesareti.

Sosyal medyadaki son paylaşımlarından biri:

“Benim koltuk değneğimin yüz bin bakımı gelmiş.”

Nadiren karşılaşıyorduk.

Bizim mahallede mukim olduğunu öğrendikten sonra birkaç defa buluştuk, oturduk.

Her defasında çevresinde genç insanlar vardı.

Genç insanlar ve kitaplar.

Bizim nadiren yaptığımız bir şeyi yaşam biçimi olarak seçtiği için ona borçluyuz.

Beraber kitaplara adeta hulul ediyorlar.

Satırların, kelimelerin, harflerin arasında değme analistin bulamayacağı incelikler yakalıyorlar.

Bunlar, Beykoz’daki, Başakşehir’deki “Okuma ve düşünme atölyeleri”nin semereleri. Şu anda da devam ediyor.

Hiç olmazsa bir gün, öğrenci olarak iştirak etmeyi isterim.

Bu pazar ne yazsam diye düşünürken, gazetedeki kitaplarımın arasında “Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır” gözüme ilişti.

Tamam, bunu yazabilirim.

Kitabın kapağında fiyakalı bir horoz var.

Daha okumadan, adıyla, kapağıyla, bir eleştiri.

Neredeyse bir ilmihal kitabı.

Bülent kızar mı ‘ilmihal’ dememe bilmem.

Tertibinde silsile-i meratip gözetmeyen, Bülent Akyürek’in gönlüne göre şekillenmiş, nev-i şahsına münhasır bir ilmihal.

Herkesin böyle bir ilmihali olsa iyi olur. Ama kendin yazacaksın.

Raflarımda bulduğum bir başka kitap.

“Felsefeden acil çıkış.”

Bülent Akyürek’e yakışır bir protesto.

Çerçevelenmiş, beyaz bir kağıt olarak satılan meşhur tabloyu protesto ettiğini düşünebilirsiniz.

Böyle düşünmeyip, bir ‘felsefeden çıkış önerisi’ olarak da görebilirsiniz.

İçinde hiç yazı yok.

Sanki okumayı bilenler için yazılmış.

Boş görünen sayfaları okumayı bilenler için.

Fikir olarak beğendim. Birisi bu fikri taklit ederse hoş olmaz. Adı üstünde taklit olur.

Bir yere takıldım. Sayfa numarası koymamış kitaba.

Bir alıntı yapmamız gerekse, sayfa numarasını veremeyeceğiz!

Bu eksiği arayıp kendisine söyledim.

Meraklısı için, yakında İngilizce’ye Fransızca’ya ve başka dillere çevrilecekmiş.

“Yılgın Türkler”i bulamadım. Evde kalmış olabilir.

Bir kitabı da “Güzel susma sanatı.”

“Ve Tanrı Ağladı”yı bulursam okuyacağım.

Hemen bütün kitaplarında ‘müesses nizam’a bir isyan hissedersiniz.

Kaç kitabı var bilmiyorum. Denemeler, romanlar, hepsi 20-30 vardır diye tahmin ediyorum.

Kitapları müteaddit baskılar yapıyor.

Benim burada Bülent Akyürek’ten ve kitaplarından bahsetmem bir tanıtma çabası olarak görülmesin.

Bülent, yeterince tanınıyor.

Ben, sadece Akyürek’in kitaplarından haberdar olduğumu ilan etmiş oldum.

Bir de bu vesileyle, Bülent’in hayat mücadelesine, duruşuna, durmayışına saygı ve sevgi duyduğumu…

(KARAR)

Etiketler:
Share
1069 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...