logo

09 Aralık 2019

Ne yapsak da kibirlenmesek?


Mustafa Karaalioğlu
m.karaalioglu@gmail.com

İktidara ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a son zamanlarda en çok sıkıntı veren şeyin parti içinden gelen bazı davranışlar olduğu anlaşılıyor. Erdoğan bunları “kibir” olarak tanımlıyor ve birçok kez de böyle davranış sergileyenlere karşı ağır eleştiriler dile getiriyor. Cumhurbaşkanı’nın kaç kez bu konuda ikazda bulunduğunu artık sayamıyoruz. Açık ki Erdoğan iktidar partisini en çok yaralayan şeyin bu olduğunun farkındadır.

Kibir, gösteriş, tepeden bakma, iktidar gücünü pervasız şekilde kullanma ve tabiatıyla yine iktidar gücü sayesinde hakkı hukuku geçersiz kılarak davranmak… Kamuoyuna yansıyanlar; son olarak bir belediyede yaşanan selamlama cezası gibi nisbeten alt düzeyden örnekler olduğu için cezalandırması da kolay oluyor. Hızla müdahale edip reaksiyon göstermek isabetli bir yoldur. Zira, yerel ve sıradan gibi görünen vakalar bile sanılandan daha büyük etki yaratabiliyor.

Garip olan ise, herkesin gözünün herkesin üzerinde olduğu siyasi ve sosyal arenada hala böyle pervasız şeyler yapılabilmesidir. Buna bazı valilerin, müdürlerin, memurların tepeden bakan ve bulundukları konumla bağdaşmayan davranışları da dahildir.

Nasıl bir özgüven ve dokunulmazlık duygusu var ki böyle davranabiliyorlar?

Sadece kibir meselesi değil; bir partiyi, kurumu, toplumu ve ülkeyi kemiren cümle yanlışlar aslında aynı kaynaktan beslenir. Zeminde, zihniyette bir problem var ve reaksiyon ortaya çıkana kadar; olaylar medyaya yansıyana kadar bizlerin “ayıp, rezalet, skandal” dediğimiz şeyler yapanlara çok doğal geliyor. Çünkü bulunduğu sosyal/politik atmosfer bu duyguyu üretiyor.

İktidar denetlenemeyen, sorgulanamayan ve hesap vermeyen bir güç haline dönüşürse, iktidar adamları ve memurları böyle davranmakta beis görmezler. Muhtemelen kendi üzerlerinde ve çevrelerindeki bazı önemli kişilerin de sıklıkla böyle davrandığını görüyorlar ve “kibirlenmekte” sakınca görmüyorlar. Piramit gibi; alt katman üst katmana, o da bir üstüne bakarak yoluna devam ediyor. Cumhurbaşkanı dahil hangi iktidar yöneticisi bu hal ve gidişten şikayetçiyse, bu ‘görerek normalleştirme zinciri’ni kırmayı denemelidir. İktidarın ‘güç’ten ziyade mesuliyet yüklediğini hissettirmelidir. ‘Devlet’in vatandaşın mutluluğu ve itibarı için fonksiyon üretmediği müddetçe kutsal olmadığını belletmelidir. Tabii bunu önce merkezi kadrolara anlatmalıdırlar.

Sadece kibir değil, toplumu kemiren bütün kötülükler; yozlaşma, yolsuzluk, hukuksuzluk, adam kayırma, liyakatsizlik vs, herşey aynı kurala tabi olarak gelişiyor. Önce yapılmasında mahsur olmamaya başlıyor, sonra yapanın yanına kâr kalıyor ve en nihayet yapmayan ayıplanır hale geliyor. Yine bir piramit gibi… En başta iktidar olmak üzere bürokrasiden muhalefet dahil bütün siyasi kadrolara kadar, kamu hizmeti yapmakta olan veya buna talip olan herkese yanlışın ne olduğunu anlatmak ve öğretmek gerekiyor. Bu da “Ayıptır. Yapmayın etmeyin” demekle olmaz… Herkesi bağlayan ve her kademede uygulanan kuralları işletmekle olur. Asla taviz vermemekle olur.

Hukuk devleti ve demokrasi, kimsenin nüfuz ve imtiyazla hatalarından kurtulamayacağı kurallara tabidir. Kurallar tatbik edilirse, denetim güçlenirse yozlaşma yaşanmaz. Aksi olursa da hiçbir yöntem, şikâyet ve temenni ülkeyi yozlaşmaktan kurtaramaz…

(KARAR)

Etiketler:
Share
636 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...