logo

25 Mayıs 2019

Nasibimize düşen kitaplar


Yasin Aktay
y.aktay@gmail.com

Daha önce kitap tavsiyesiyle ilgili bir prensibimden bahsetmiştim. Hiçbir zaman herkese aynı kitabı tavsiye etmem. Hangi kitabın kimde nasıl bir tesir bırakacağını kestirmeniz kolay değildir. Beni çok etkilemiş bir kitabın herkesi aynı şekilde etkilemesi kaçınılmaz değildir. Bende çok güzel etkilere yol açan bir kitabın kimleri nasıl bir onulmaz maceraya sevk edeceğini bilemezsiniz.

Elbette okumak lazım, ancak kimin hangi kitabı okuyacağı büyük ölçüde kendi durumuyla muvafık olmalıdır. Bir gazete köşesinden herkese ilaç bir kitap tavsiyesinin sağlıklı bir yol olduğunu düşünmüyorum. Ancak okuduklarımızı paylaşmamız, okuduklarımız üzerine de düşünmemiz ve tartışmamız da düşüncenin gelişimi, derinleşmesi ve zenginleşmesi açısından kaçınılmaz bir şey.

Türkiye’de kitap üzerine yeterli bir tartışma ve paylaşım ortamı olduğunu düşünmüyorum. Oysa zannedildiğinin aksine çok iyi bir üretim var. Giderek artmış olan üniversitelerimizde sayıları hızla artan akademisyen ve araştırmacılar bana göre çok sayıda iyi eserler ortaya koyuyorlar.

Kitap okuma hızımızla mütenasip olmayan bir kitap yazma, çevirme ve yayınlama hızımız var gibi. Kitap fuarlarına uğradığınızda bu izlenimi edinebilirsiniz. Tabi bunun uluslararası karşılaştırmalı düzeyde nasıl bir rakamsal karşılığı var, bilmiyoruz ama bir ara baktığımda Türkiye’nin özellikle eser çeşitliliği noktasında hiç de fena olmayan bir noktada olduğunu görmüştüm.

Bu Ramazan günü nasibime düşen kitaplardan sözedecek olursam, ilk sırada Mekke’ye Giden Yol isimli şaheser nitelikteki anlatı kitabının yazarı Muhammed Esed’in bu eserinin devamı niteliğindeki kitabı geliyor. Esed’in Mekke’ye Giden Yol isimli kitabı Müslüman siyasi varlığının çözülme sürecinde olduğu, hilafetin kaldırıldığı ve İslam dünyasının paramparça olduğu bir sürece Arabistan’daki kabileler arasından detayları çok iyi gören ve değerlendiren bir anlatıya dayanıyordu. Yola bir Yahudi olarak başlamış, yolculuğunun sonucunda yaşadıklarının da birikimsel etkisiyle Müslüman olmuştu. Bu serüveni başlıbaşına bu eserini Çağdaş İslami edebiyatın en önemli isimleri arasına koyuyordu. Esed’in Kalbin Yuvaya Dönüşü isimli kitabı Mekkeye Giden Yol’un 2. Kitabı olarak sunulmuş. Kitabın ilk bölümü Esed’in 1932 yılından itibaren, yani Suudi Arabistan’dan dönüşünden sonra İslam dünyasının farklı ülkelerine yaptığı seyahatler üzerine yaptığı ilginç değerlendirmelerden oluşuyor. 2. Bölümü ise eşi Pola Hamide Esed tarafından Esed’in yine uzun süreli ziyaretlerde bulunduğu Pakistan, Bereketli Hilal, İsviçre ve Portekiz gibi bölgelerle ilgili yaşadıklarına dair tuttukları notlardan oluşuyor. Kitabın İngilizceden çevirisini Sinan Yapıcı yapmış.

Müslüman olduktan sonra Müslümanların ahvali üzerine düşünmeye, sorunlarına çözüm üretmeye kendini adamış olan Esed’in bu çalışmalarını tamamlayan diğer bir kitabı yine İşaret Yayınları tarafından Hukukumuz ve Ahvalimiz başlığı altında ve yine Sinan Yapıcı’nın İngilizceden çevirisiyle yayınlanmış. Esed İslam hukukunu geçmiş dönemlerin tarihsel sorunlarına üretilmiş cevapların ebedileştirilerek bütün zamanlar için kapalı fıkıh paketlerine dönüştürülmesine karşılık daha dinamik, günümüzün yeni koşullarına İslam’ın temel ilkelerini yeniden konuşturarak cevap arayan bir akletme biçimi olarak yaklaşmayı öneriyor, belli konularda bu önerisine uygun bir hukuk ilmi pratiği ortaya koymaya çalışıyor. İşaret Yayınları Esed’in bütün eserlerini titiz bir çeviriyle ve güzel bir sunumla yayınlıyor.

Kur’an araştırmalarında son zamanlarda kendine özgü bir çizgi ortaya koyan Kuramer Yayınları düzenlediği başarılı sempozyumları referans metinler haline gelecek şekilde kitaplaştırıyor. Bu çerçevede yayınladığı son kitaplarından biri Makâsıdî Tefsir: Kur’an-ı Kerîm’i Amaç ve Hikmet Eksenli Anlamak başlığı taşıyor. Makâsıd konusu başlıbaşına önemli bir konu. Tam olarak bilinebilir mi? Bildim derken Allah’a, Resulüne veya sözün ve hükmün sahibine kendi maksatlarımızı mı atfediyoruz? Maksatları bilmek hermenötiğin en esaslı konusu. Bir metni anlamak için yazarının niyetini, maksadını bilmek gereği, hükmün ortaya koyulmasındaki hikmeti bilme gereği bir arayış olarak hepimizin bütün anlama çabasına yön veren bir saik. Ancak çoğu kez çuvalladığımız yer.

Neden ve nasıl çuvallıyoruz? Bu da tam da insan bilimiyle alakalı bir konu. Okuyan ve anlayan insanı tanımak lazım yani. Kitap (sempozyum) bu alandaki çalışmalarını bugünlerde kurumsallaştırma yönündeki çabalarıyla temayüz eden, eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez’in açılış bildirisiyle başlıyor ve bir çok uzman akademisyen tarafından etraflıca tartışılıyor. Bütün tartışmaları bitiren veya bitirecek bir tartışma değil ama bu alandaki tartışmalara kesinlikle yeni bir referans oluşturacak bir çalışma.

Kuramer’den bir de dikkat çekici hacim ve kalitede, bir o kadar da kaynaklara ve detaylara vukufiyetiyle hazırlanmış bir Siyer Kronolojisi çalışması var. Peygamber efendimizin hayatı, mücadelesi ve bu esnada Kur’an’ı Kerim’in nüzulü, savaşları, görüşmeleri, ayet ve hadislerin işaret ettiği bütün olaylar kronolojik olarak tespit edilerek dökümü yapılmış. Bu alanda ciddi bir boşluk olduğu muhakkak. Bu titizlikte ve bu teferruatta bir eseri ortaya koyduğu için Mehmet Apaydın hocayı tebrik etmek gerek. Ülkemizde ilahiyat alanında akademik seviyeye yeni bir çıta koyduğunu söyleyebilirim.

İbrahim Kalın’ın daha önce yayınladığı Ben, Öteki ve Ötesi isimli kitabı, çok basılıp sattığı halde, üstelik hakkında epey yazılar yazıldığı halde, henüz tartışılmadı. Aslında çok iyi tartışmaları başlatabilecek böyle bir kitabın bile yeterli tartışmayı tetikleyememesi hepimizin ayıbı. Oysa düşünce tartışarak ve hatta çatışarak ilerler. Bunun için belki iyi-kışkırtıcı metinlerle başlar süreç. Oysa bizde kışkırtıcı metinler sadece linç dalgalarını harekete geçirir, tartışmayı değil.

Kalın’ın bu kitabı yeterince tartışılmadan diğer kitabı çıktı: Barbar, Modern, Medeni başlıklı kitap, özündeki barbarlığı hegemonik modernizmiyle örtbas ederek kendini bir medeniyet olarak sunmaya çalışan Batı Medeniyetine karşı insani ve İslami değerlere dayalı alternatif, ama tarihte uygulama imkanı bulmuş, gerçek bir medeniyet perspektifinin bir takdimine çalışıyor. Önceki kitabı gibi yine alanında tartışmalar tetikleyebilecek bir kitap ve her ikisi İnsan Yayınları’ndan yayımlanmış.

Bu aralar kitaptan yana nasibimiz bunlardan ibaret değil, çok şükür epeyce var; amma bu köşenin de bir sınırı var. Belki sonra devam ederiz.

(YENİ ŞAFAK)

Etiketler:
Share
439 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...