logo

28 Eylül 2018

Milliyetçilik hastalığı’nın ilacı AB projesiydi…


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

Winston Churchill, 11 Kasım 1947’deki Avam Kamarası (House of Commons) konuşmasında “Demokrasi en kötü yönetim biçimidir” der ve sonrasına ekler “bugüne kadar denenen diğer bütün yönetim şekilleri hariç tutulursa.” Yani krallıklar, sultanlıklar, padişahlıklar ve monarşi yönetimi tecrübelerinden sonra insanlığın bulduğu en ehven yönetim modeli demokrasidir.

Bu çerçevede demokrasinin kendi içinde bir takım değişim ve evrimleşme süreçleri yaşadığını da kaydetmek gerekiyor. Mesela popülist demokrasilerde “usul” önemli bir değere sahiptir. Yani ‘sayısal daha önemlidir’ anlayışı hakimdir.

***

Oysa liberal demokrasi, genelin kural koyuculuğunun nihai değer olduğunu reddeder. Zira liberal demokrasilerde iktidarı halk belirler ama iktidar bireysel özgürlüklerle ve hukukun üstünlüğü ile sınırlandırılır. Kısacası liberal demokrasilerde, kuvvetler ayrılığı esastır.

Ancak bugün gelinen noktada liberal demokrasinin kriz içinde olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Maalesef küresel kapitalizmin açgözlülüğünün yarattığı yoksulluklar ve eşitsizlikler, liberal demokrasiye olan güveni sarsmıştır. Bir de buna liberal elitlerin kibirli tavrı eklenince, popülist liderlerin önü sonuna dek açılmış oldu. İşte tam da bu yüzden liberal demokratlar, Amerikan demokrasisinin altını oymaya çalışan Trump’ın nasıl başarı sağladığını doğru okumak ve sıkı bir muhasebe yapmak durumundadırlar.

Demokratik değerlerin, tarih içinde yaşanan ne tür büyük acılardan ve büyük yıkımlardan sonra elde edildiğini iyi analiz edemezsek popülizmin yükselişini durdurmak mümkün olmayabilir. Düşünün ki bu dünya, insanlığın başına korkunç belalar açan MussoliniHitler ve Stalin gibi büyük felaketleri yaşadı. İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki totaliter rejimlerin getirdiği yıkımlar da cabası…

Şimdi esas soru şu; İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki Soğuk Savaş döneminde bir bakıma ehlileşen vahşi kapitalizm istikrarlı bir ekonomik büyüme sağlamıştı, acaba şimdi küresel kapitalizm yarattığı yoksulluk ve eşitsizlik krizini aşabilecek mi? Yoksa dünya, bu popülist hergeleliğin sonunda yeniden büyük acılarla baş başa mı kalacağız?

***

Unutmamak gerekiyor ki İkinci Dünya savaşında yaşanan acılardan sonra liberal demokrasinin önü açılmıştır. En önemlisi de, ‘milliyetçilik hastalığı’nın tedavisi Avrupa Birliği projesiyle mümkün olabilmiştir. Ve Soğuk Savaştan sonra AB projesiyle önem kazanan demokratik değerler sayesinde Batı demokrasileri cazibe merkezi haline gelmiştir.

Ancak özellikle son on yılda küresel kapitalizmde ortaya çıkan çöküş emareleri, liberal demokrasiyi de derin bir krize sürüklemiş bulunuyor. Şimdi demokratik dünyada milliyetçilik ve popülizm rüzgarları esiyor. Irkçı, yabancı düşmanı, İslamofobik siyasal akımlar AB projesini içten zehirleyen bir güç haline geldiler ve daha da vahim olanı artık iktidar oluyorlar.

Sonuç olarak; Avrupa demokrasileri AB projesinin temelini oluşturan farklı kimlikleri, farklı kültürleri ve en rahatsız edici fikirleri bile bir arada tutma ilkelerini yeniden ihya etmek zorundadır. Aksi taktirde ırkçıların, popülist liderlerin hakim olduğu bir dünyada hiçbirimiz geleceğimize güvenle bakamayız.

Etiketler: » » » » » » »
Share
534 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...