logo

09 Temmuz 2019

Lütfen seçmene biraz kulak verir misiniz?


Mehmet Ocaktan
m.ocaktan@gmail.com

31 Mart yerel seçimlerinin üzerinden tam üç ay geçti ama siyasetin özellikle de Cumhur İttifakının, seçmenin sandıkta nasıl bir mesaj verdiği konusunda özel bir çalışma yaptığına tanık olmadık. Mesela İstanbul konusunda çok haklı gerekçelerle olmasa da ikmale kalmayı başarmışlardı. Ancak hem ödevlerini tam yapmadıkları, hem de yanlış sorulara çalıştıkları için bütünleme sınavında da başarılı olamadılar.

Oysa 31 Mart öncesinde çalıştıkları dersler baştan yanlıştı ve ezberledikleri soruların hiçbirisi sınavda çıkmadı. O günleri hatırlayalım; memleketin “beka tehlikesi” içinde olduğunu söylediler, ama milleti buna ikna edemediler. Muhalefetin tamamını FETÖ ve PKK destekçisi olarak ilan ettiler, ama millet bunların hiçbirisini inandırıcı bulmadı.

Evet bu ülke, 15 Temmuz’da ciddi bir FETÖ felaketinin eşiğinden döndü ve büyük acılar yaşadı. 30-40 yıldır da PKK terörünün yarattığı acıları yaşıyoruz, bu bir gerçek. Dolayısıyla, toplumun terör örgütleriyle mücadelenin sürdürülmesi konusunda en küçük bir tereddüdü yok. Ancak özellikle FETÖ ile yeterince mücadele edildiği konusunda toplumun hemen bütün kesimlerinin endişeleri var. Çünkü mücadele sürecinde cereyan eden bazı hadiseler, toplumda sanki devletin bu mücadelede gerekli hassasiyeti göstermediği gibi bir kanaat oluşmuş bulunuyor.

Neredeyse Bank Asya’nın önünden geçenlerin bile cezalandırıldığı bir süreçte, mesela genelkurmay başkanının boynuna ip takan darbeci generalin kardeşinin devletin üst kademelerinde görevlendirilerek ödüllendirilmesi izaha muhtaç bir durum olarak ortada duruyor. Aynı şekilde iş dünyasından siyasete kadar pek çok kişi ile ilgili ‘korunma’ algısı ne yazık ki sürecin inandırıcılığını zedelemektedir. Dahası, FETÖ ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmayan kimi sol yazarların, gazetecilerin ve gazetelerin soruşturma ve yargılamaya tabi tutulması, FETÖ işinin bir korkutma aracı olarak kullanıldığı kanaatini yaygınlaştırmaktadır.

Hal böyleyken, eğer seçim öncesi çıkıp millete muhalefet partilerini terör örgütlerinin desteklediğini söylerseniz, kusura bakmayın ama bu söylemin inandırıcılığı olmaz. Nitekim seçmen gerek 31 Mart seçimlerinde, gerekse tekrarlanan 23 Haziran İstanbul seçiminde bu söylemlere zerrece inanmadığını oylarıyla ortaya koyarak iktidara daha güçlü bir mesaj vermiştir.

Ancak son günlerde yaşananlar gösteriyor ki, Cumhur İttifakı sandıkta verilen mesajı pek almak niyetinde değil. Maalesef hala muhalefete ve muhalif olma karakteri taşıyanlara karşı “FETÖ’cü-PKK’cı” şablonunun kullanılıyor olması, sandıktaki mesajın anlaşılmadığı yönündeki kanaati güçlendiriyor. Mesela, Ali Babacan’ın parti kuracağına ilişkin haberlerin medyaya yansımasından hemen sonra Ankara Cumhuriyet Savcılığının, Babacan’ın bakanlığı dönemindeki Hazine Müsteşarlığı çalışanlarını, ‘bilgilerine başvurmak üzere’ ifadeye çağırması manidardır. Neyse ki savcılık dosyayı kapattı ve ayıp büyümeden bitirilmiş oldu.

Bu tür ayıplar, nasıl bir aklın ürünüdür doğrusu anlamak mümkün değil. Kaldı ki bu tür itibarsızlaştırma girişimlerinin millet nezdinde hiçbir karşılığı yok, bunun en net göstergesi 31 Mart seçimleridir. Bir gerçeği hepimiz görmeliyiz ki, toplumun hafızası ayrışmayı ve kutuplaşmayı derinleştirecek bütün söylemlere kapalıdır. Evet, bugünkü Türkiye şartlarında FETÖ dahil bütün terör örgütleriyle mücadele devletin en önemli görevlerindendir. Ama unutmayalım ki herkesi “terör” parantezine alarak konuşmak, bizzat terörle mücadeleye zarar vermektedir. Hele de Osman Öcalan’ın TRT televizyonunda konuşturulduğu bir ortamda, insanları terörle mücadelenin samimiyetine inandırmak çok ama çok zordur…

(KARAR)

Etiketler:
Share
334 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...