logo

02 Mart 2019

Keşmir meselesi ve ötesi


Hakan Albayrak
h.albayrak@gmail.com

Hindistan ve Pakistan devletleri kurulurken (Ağustos 1947) Keşmir bölgesinin statüsü konusunda ihtilafa düşüldü. İki taraf da Keşmir üzerinde hak iddia edince ordular karşı karşıya geldi, savaşlar birbirini takip etti, karşılıklı olarak ağır zayiat verildi ve hâlâ zayiat veriliyor.

Şu günlerde ortam yine kızışmış vaziyette.

***

Jammu-Keşmir (Hindistan tarafı) ve Azad Keşmir (Pakistan tarafı) olmak üzere ikiye bölünen Keşmir, güç birliği yapmaları halinde süper güce dönüşebilecek olan iki ülkenin bir araya gelmesini engelliyor.

Hindistan’ın kurucu lideri Gandi, savaşı durdurmak için Pakistan’a bir dostluk ziyaretinde bulunmaya hazırlanırken öldürülmüştü (30 Ocak 1948). Ne yazık ki Yeni Delhi, Gandi’nin değil, bu barış misyonerini hunharca katleden fanatik Hindu milliyetçilerinin Keşmir siyasetini tercih etti. O gün bu gündür bu siyasetten şaşmıyor. Askeri meydan okumaların ötesine geçmeyen ve dolayısıyla Pakistan’ı bilemekten başka bir işe yaramayan Keşmir siyasetini değiştirmeye, Pakistan’la uzlaşma yollarını aramaya yanaşmıyor. Halbuki, 100 milyonun üzerinde Müslüman vatandaşı bulunan Hindistan’ın, her şeyden önce kendi iç huzuru için Pakistan’la uzlaşmaya ihtiyacı var. Hindu vatandaşları ile Müslüman vatandaşları arasındaki ‘mutat’ çatışmaların önüne geçemeyen Hindistan hükümeti, bu sorunun ancak ‘Keşmir üzerinden’ çözülebileceğini idrak etmelidir. Jammu-Keşmir’de Hindistan ordusu ile Pakistan destekli mücahit grupları arasındaki kanlı çatışmaların sona ermesi ve Yeni Delhi ile İslamabad arasındaki buzların erimesi, emperyalist tezgahlarda kullanılmaya pek elverişli olan Hindu-Müslüman geriliminin düşmesine, ulusal birliğin önündeki psikolojik bir engelin kalkmasına ve Hindistan’ın provokasyonlardan / sabotajlardan emin bir şekilde yükselmesine hizmet edecektir.

Çözümsüzlükte Pakistan’ın da kusuru olabilir. Devasa gövdesine rağmen Asya’da -Afganistan hariç- etkin bir güç olamayışı, Pakistan’ın siyasi manevra kabiliyetini sorgulamamızı gerektiriyor. Belki de Keşmir meselesine saplanıp kaldığı için gövdesine yaraşır bir bölgesel güç olamıyor Pakistan. Temel siyasi, iktisadi ve içtimai meselelerini çözemeyişi, bunları çözmeye odaklanamayışı de Keşmir meselesine saplanıp kalmasıyla alâkalı olabilir. Hint kökenli Amerikalı Müslüman mütefekkir Muktedar Han’a göre kesinlikle öyle; Pakistan ‘tamamen Keşmir odaklı’ bir devlet olduğu için siyasetle askeriyeyi birbirinden ayıramıyor, nükleer silah yapabilirken tarım reformu yapamıyor, Bangladeş’i kaybetmesine yol açan -ve başka bölgelerini de kaybetmesine yol açabilecek olan- feodalite sorununu çözemiyor vs, vs, vs…Hindistan’la barışmak ve düşmanlığın ağır askerî, siyasî, iktisadî, içtimaî faturalarından kurtulmak, Pakistan’ın stratejik önceliği olmalıdır.

Hem Hindistan’ın hem de Pakistan’ın maslahatı, savaş baltalarının toprağa gömülmesini gerektiriyor. Keşmir meselesinin çözülmesi çok önemli, ama bugün için bundan daha önemli olan, tarafların, bundan böyle ihtilaflara değil işbirliği imkânlarına odaklanacaklarını, iki ülkenin muazzam potansiyellerini birleştirmeye ve müşterek kalkınmanın önünü açmaya bakacaklarını ilan edip, bunun gereğini yapmaya başlamalarıdır. O vakit Keşmir’de tansiyon düşer ve karşılıklı restlerin yerini karşılıklı jestler alır.

Bazı meseleleri çözmenin tek yolu, o meseleler yokmuş gibi davranmaktan geçer. Fransa ve Almanya asırlık savaşların mirasından kurtulup birlik yoluna girmeye nasıl başlamıştı hatırlayalım; ‘Şimdi sınır konusundaki ihtilaflarımızı bir kenara bırakıp hangi sahalarda işbirliği yapabileceğimize bakalım’ diyerek… İşbirliği geliştikçe ve hele karşılıklı bağımlılık arttıkça, ihtilafların giderilmesi kolaylaşır.

(2006’da İran doğalgazını Pakistan üzerinden Hindistan’a taşıyacak bir doğalgaz boru hattının inşası gündeme geldiğinde hava anında yumuşamış, Azad Keşmir’le Jammu-Keşmir arasında otobüs seferleri başlamış, Keşmir’deki belli başlı mücahit grupları ateşkese hazır olduklarını ilan etmiş, dönemin Pakistan Cumhurbaşkanı Müşerref bir kriket maçını bahane ederek Hindistan’ı ziyaret etmiş, Müşerref ve dönemin Hindistan Başbakanı Singh ‘Aramızdaki sorunları çözene kadar müzakere masasından kalkmamalıyız’ gibi açıklamalar yapmıştı. (Ne yazık ki o proje, İran’a ambargo yüzünden 2013’te rafa kaldırıldı. Şimdilerde raftan indirilmeye çalışılıyor ama Trump yönetimindeki ABD’nin malum tavrı yüzünden bu iş uzayabilir.)

***

Bir de önerimiz var: Keşmir, tampon bölge işlevi görecek şekilde dizayn edilen, sadece Pakistan ve Hindistan’ın ikisinin de yer aldığı uluslararası kuruluşlara / girişimlere katılabilen müstakil ve fakat ordusuz bir devlet olsun. Gerginlik bitsin, Keşmir savaşları tarihte kalsın, insanlar ve iktisadi kaynaklar daha fazla heba edilmesin, iki devlet birbirinin ayağına sıkıp durmak yerine müşterek kalkınma yoluna girsin.

(KARAR)

Etiketler:
Share
341 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Her din ya da ideoloji, kendini özgün taşıyıcı kavramlarıyla ifade eder, tanımlar ve mesajını insanlara ulaştırır. Temel tanımlayıcı kavramlar, nötr değildirler; zihnine girdikleri, kendilerini benimseyerek kullanan insanları, kendi arka planındaki din, düşünce, felsefe ve ideoloji istikametinde dönüştürürler. Bunlar, o din ya da ideolojinin, taşıyıcı, inşa edici ve dönüştürücü etkiye sahip olan inanç eksenli kavramlarıdır. Bir de taşıyıcı olmayan, yani dinî ve ideolojik boyutu belirleyici olmayan kavramlar vardır ki onları, her din ya da ideol...
  • ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir Kaynak: ‘Savaş ve Siyaset’, Aynı Hedef İçin, Farklı Silâhlarla Yapılan Eylemler Manzumesidir – SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

    02 Mart 2020 YAZARLAR

    Bu Pazar günü, birkaç noktaya değinelim: 1- Anamuhalefet’in lideri ve sözcülerinin, ‘Bizim askerimizin tırnağının ucundan kesip attığı bir parça bile bütün Suriye’den daha değerlidir.’ şeklindeki sözü çok matah bir şeymiş gibi geçen hafta boyunca sık sık dile getirmeleri sorgulanması ve utanılması gereken bir yaklaşımdır. KK ve adamları, yürekleri elveriyorsa, aynı sözü, Suriye için değil de, o ülkeye yarım asırdır zorla tahakküm ve zulmeden Baas Partisi, Esed Hanedanı ve Beşşâr Esed’in şahsı için söylesinler. Ama, dilleri varmaz ona bir olu...
  • Süleymani’nin öldürülmesine niye sevineyim?

    04 Ocak 2020 YAZARLAR

    İran’ın önemli generallerinden birisi, ABD füzeleri ile öldürüldü. Sevinmemiz gerektiğini söylüyor bazılarımız.. Gerekçeler önümüze koyuyorlar.. “Ortadoğu’da sürekli Şia mezhebinin yayılması için, haksız girişimlerde bulunup, örgütlenmeler yaptı.. Suriye’de binlerce Müslümanın ölümüne sebep oldu.. Yemen’den sorumlu.. Irak’tan sorumlu.. Kadınların ırzına geçilmesinden sorumlu.. Bebeklerin ölümünden sorumlu.. Esad’ın kimyasal silah kullanmasından sorumlu..” Devam ediyor, tutulan liste.. Devam ediyor, gerekçeler.. Ben ise şöyle bakıyor...
  • Tapu idaresi tepkide niye gecikti?

    03 Ocak 2020 YAZARLAR

    Haber yankı uyandırmış, konu nazik, konu netameli, ucu 'çılgın proje' hassasiyetlerine dokunuyor, kamuoyu zaten teyakkuzda, duyarlılık tavana vurmuş, üstüne belediyelerin tapu bilgilerini online sorgulama yetkisinin kaldırıldığı söyleniyor, Kanal İstanbul hattındaki arazileri toplayanların izi sürülemeyecek deniyor, yer yerinden oynuyor... Ne beklersiniz; tepkilerin hedefindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün zaman kaybetmeden, sabah ilk iş duruma açıklık getirmesini. Peki onlar ne yapıyor? Haberi alan alıp satan sattıktan sonra, a...